« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 Eyl

2013

Sürece destek, AKP’ye destek

Emre Uslu 01 Ocak 1970

Taraf’ın en güzel yanı ne diyeceksen “dan diye” söyleme özgürlüğü vermesi. Kıvırmadan çevirmeden, yandan çarklı tutumlara girmene gerek olmadan, kitabın ortasından konuşma özgürlüğü bir yazar için paha biçilmez bir zevk.
Türkiye gibi, gazete patronlarının, genel yayın yönetmenlerinin havadan nem kaptığı, aman iktidar yanlış anlar pimpiriklenmesi ile gazete çıkarılan ülkelerde kitabın ortasından konuşmak yazar için değil daha çok gazetenin yöneticileri ve sahipleri için bir risk. Taraf bu riski aldı ve bize kitabın ortasından konuşma lüksü verdi. Bu nedenle Taraf taraf oldu.
En azından kendi adıma şunu net olarak söylemeliyim. Ne söyleyeceksem kitabın ortasından söyledim ve dan diye söyledim. Bu gazete kurulduğu günden beri yazıyorum ve bazen gazetenin yönetimine karşı yazdım, bazen iktidara, bazen da muhalefete karşı ama hep kitabın ortasından konuştum ve açıkça söyledim. Hiç bir zaman “demeye getirmedim”, ne diyeceksem en açık şekilde “dedim”.
Çözüm süreci başlayınca da kaygılarımı, duruşumu açık bir şekilde söyledim. PKK çekilmeden barış gelmez dedim örneğin. Bunu 2009’dan beri söyledim. O zamanlar bu fikrin barışın önünde engel olacağını, PKK içerideyken de pazarlık yapılabileceğini savunanlar şimdi hep bir ağızdan PKK çekiliyor barış geliyor diyorlar.
Bense durun o kadar acele etmeyin diyorum. Barış sürecini destekliyorum ama yönteminde yanlışların olduğunu söylüyorum. Örneğin PKK’nın çekilmesi için pazarlık yapılmamalıydı, bu, barış görüşmelerinin ön şartı olmalıydı ve pazarlıklar PKK çekildikten sonra yapılmalıydı diyorum. PKK ile yapılacak pazarlıklar sadece PKK’ya ilişkin pazarlıklar olmalıydı.
Anayasada Kürtlerin haklarında demokratikleşme için yapılan pazarlıkların PKK ile yapılması yanlıştır diyorum. Hükümet Kürtlerin tüm haklarını PKK ile müzakerenin ve mücadelenin rehinesi yapmamalı diyorum. Ancak hükümet sadece Kürtlerin haklarını değil, demokratik anayasayı da, başkanlık sistemini de, yerel yönetimleri de maalesef PKK ile pazarlık konusu yapmış durumda. Bu pazarlıktan bir demokrasi çıkma olasılığı çok ama çok zor.
Zira şu yalın gerçeği anlamazdan gelemezsiniz: Abdullah Öcalan veya PKK gökten kitap indirse ve bu ülkeyi toptan cennete götürme vaat etse, mucizeleriyle bunu ispatlasa bu ülkede çoğunluk Öcalan’ın götüreceği cennete girmez. O hâlde hükümet demokrasimizi Öcalan’la pazarlık yaparak asıl yapılabilecek demokratikleşme hamlelerinin önünü açmıyor aksine kapatıyor.
Sanırım söylediklerim çok net. Ancak bizim medyada gizli açık AKP destekçileri “amasız barış” diye bir şey uydurup barışa destek adı altında hepimizi AKP’nin kurşun askeri yapma niyetindeler.

“Barış iyidir güzeldir ama” diyorsun hep bir ağızdan ahhhaaaa diye bağırıp o “ama”yı ağzına tıkayıp nefesini kesiyorlar. Hemen arkasından yorumlar “demeye getirdi” ile biten, aslında demediğin ve demeyeceğin cümleleri ağzına koymalar...
Özünde barış kavramının içine sığınıp AKP’nin önünde yalakalık yapıp takla atan yeni medya ile savaş kavramının içine sığınıp devletin önünde yuvarlanan eski medya arasında hiçbir fark yok. Eski medya savaşa ilişkin bir eleştiri getirdiğinde özünde “devlete zarar veriyorsun” duygusuyla sustururdu seni. Yeni medya da barış sürecinin yöntemine ilişkin bir şey söylediğinde esasen “AKP’ye zarar veriyorsun” duygusuyla susturmaya çalışıyor. Özünde değişen bir şey yok. Eskiden de susturuyorlardı şimdi de susturuyorlar. Eskiden savaşa “amasız” destek istiyorlardı şimdi “barışa” amasız destek istiyorlar.
Eskiden de cümle aynıydı şimdi de: “içinde geçmekte olduğumuz şu hassas dönem...”
Hadi biz niyet okumayalım samimi olarak barışa destek verdiğinizi düşünelim. Peki, sizdeki “demeye getiriyor” diye başlayan cümlelerle niyet okuma motivasyonunun kaynağı ne?
Başkasını “demeye getiriyor” diye suçladığınıza göre demek ki siz çok “demeye getiriyorsunuz” hayatınızda ve şu sıralarda tek “demeye getirdiğiniz” şey, “içinden geçtiğimiz şu hassas dönemde, iktidar odaklarını (AKP ve PKK’yı) koşulsuz desteklemeliyiz”.
Demeye getirmeden söyleyeyim. Ben bu PKK’ya güvenmiyorum ve barış sürecinin ruhuna uygun hareket etmiyorlar. Örneğin KCK Yüksekova’da tüm muhtarları dolaşıp “bundan sonra devlet ne derse desin emirleri bizden alacaksınız” talimatı vermiştir. Yine Yüksekova merkeze KCK networkunu mobilize etmek üzere dağ kadrosundan 15 kişilik takviye gönderilmiştir. Bu insanlar silahlarıyla birlikte Yüksekova’ya gitmişler ve tek amaçları var KCK networkunu organize edip yeni bir serhildan süreci başlatmaktır. Umarım bundan ötesi yoktur...
Önümüzdeki süreçte PKK’nın geniş katılımlı kitlesel protesto eylemlerini göreceğiz. Bu eylemlerle bölgede PKK zafer kazandı algısı iyice yerleştirilecek; bölgenin duygusal ayrışması, ve PKK/KCK ile kenetlenmesini daha da derinleştirilecektir...
Okurlardan saklanan bu olguları paylaşınca şimdi “barış olmasın” mı “demeye getirdim” ben?

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,96 M - Bugn : 26695

ulkucudunya@ulkucudunya.com