« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

09 Nis

2012

FEVZİ ÇAKMAK

01 Ocak 1970

(1876-1950) Tanınmış Türk askeri ve devlet adamı.

12 Ocak 1876da İstanbul'da doğdu. Asıl adı Mustafa olup Fevzi Paşa, Müşir Fevzi ve Mareşal Çakmak olarak bilinir. Babası Çakmakoğullarfndan Tophane kâtibi Miralay Ali Sırrı Bey, annesi Var¬nalı Müftü Hacı Bekir Efendi'nin kızı Ha-sene HanurTdır. Rumelikavağı Mahalle Mektebi'nde öğrenime başladı, Soğuk-çeşme Askerî Rüşdiyesi'nde ve Kuleli As¬kerî İdâdîsi'nde okuduktan sonra Har¬biye Mektebi'ne girdi (1893). Bu arada dedesi Hacı Bekir Efendi'den Arapça. Farsça ve fıkıh öğrendi. Tasavvufla ilgilen¬mesini sağlayan dedesi tarafından kendisine Fevzi mahlası verildi. Harbiye'de de üstün zekâ ve kabiliyetiyle hocaları¬nın dikkatini çekti. Bu şekilde erkânıharp sınıfına alındı ve 1898'de kurmay yüz¬başı olarak orduya katıldı. Stajını merkez¬de tamamladıktan sonra 1899'da mer¬kezi Kosova vilâyetine bağlı Metroviçe'-de bulunan XVIII. Nizamiye Fırkası erkâ¬nıharp reisliğine tayin edildi.

Balkanların en karışık olduğu bir dö¬nemde on dört yıl Rumeli'de kaldı, gös¬terdiği başarılar dolayısıyla arkadaşlarından Önce yükseldi. 1901"de kolağası, 1902'de binbaşı. 1907'de daha otuz ye¬di yaşındayken miralay oldu. 1909'da Osmanlı ordusunda rütbeleri yeniden dü¬zenleyen kanun gereğince rütbesi tek¬rar binbaşılığa indirildiyse de 1910'da tekrar yarbaylığa yükseldi. 1908 inkılâ-bından sonra iktidara gelen İttihatçılar tarafından Metroviçe şubesinin gizli yö¬netim kuruluna seçildi. Ancak o politi¬kadan hoşlanmadığı ve mesleğine son derece bağlı olduğu için partiden daima uzak durdu. Balkan Savaşı çıkınca Ya-kova'daki XXI. tümenin kumandan vekilliğine, daha sonra Vardar Ordusu ku¬mandanlığı Harekât Şubesi müdürlüğü¬ne getirildi[101]. Balkan Sava-şfnın sona ermesinden sonra Ankara Redif Tümeni kumandanlığına[102], arkasından II. Tümen kuman¬danlığına[103] getirildi. 24 Ka¬sım 1913'te tekrar miralay rütbesine terfi ederek Ankara'da bulunan Beşinci Kolordu kumandanlığına tayin edildi[104]. 2 Mart 1915'te mirliva rüt¬besine terfi etti ve kolordusu ile birlik¬te 1. Dünya Savaşında Çanakkale mu¬harebelerine katıldı. Kerevizdere ve Kan-lıdere mevzilerini başarıyla savundu. Anafartalar grup kumandanı Mustafa Ke¬mal'in hastalanarak çekilmesi üzerine kolordu kumandanlığı ile birlikte Ana-fartalar grup kumandan vekilliğine ge¬tirildi[105]. Düşman bu cepheden çekilinceye kadar buradaki vazifesi devam etti. Başarılı hizmetlerinden dolayı çeşitli liyakat, imtiyaz, harp madalyaları ve nişanlarla ödüllendirildi.

Çanakkale cephesinin kapanmasın¬dan sonra doğu cephesinde İkinci Kaf¬kas Kolordusu kumandanlığına[106], arkasından Diyarbekir'deki İkinci Ordu kumandanlığına tayin edildi[107], Bu sırada Kafkas cephesinden gelen Rus saldırısını durdurarak Ruslar'ın İskenderun ve Basra körfezlerine inme planlarını başarısızlığa uğrattı. Arkasından, Kanal cephesinden saldıran İngiliz-leri durdurmak üzere Mustafa Kemal'¬den boşalan Halep'teki Yedinci Ordu ku¬mandanlığına getirildi[108]. Filis¬tin ve Şeria'da İngilizler'e karşı giriştiği savaşlardaki basanlarından dolayı ferik rütbesine yükseltildi (1918). Fakat çok geçmeden hastalanarak İstanbul'a dön¬dü ve yerine ikinci defa Mustafa Kemal getirildi.[109]

Beykoz'daki evinde tedavi gördüğü sırada Mondros Mütarekesi imzalandı[110]. Mütarekeyi imzalayan İz¬zet Paşa'nın istifa etmesi üzerine[111] sadârete Tevfik Paşa getirildi[112]. 13 Kasım 1918'de de düşman filoları İstanbul'a geldi. Tevfik Paşa kabinesinde Harbiye nâzın olan Cevat (Çobanlı) Paşa'nın ısrarı üzerine Fev¬zi Paşa Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye reisliğine tayin edildi[113]. Bu makamda bulunduğu sırada mütareke şartlarını yerine getirir görünerek pek çok silâh ve cephanenin düşman eline geçmesini önledi. Çeşitli yollarla askerî malzemelerin Anadolu'da kalmasını ve¬ya oraya götürülmesini sağladı. Bu gibi işler için bizzat kurulmasına öncülük ettiği gizli Karakol Cemiyeti'nin (MM grubu) faaliyetlerini kolaylaştırdı. Fevzi Paşa'-dan şüphelenen İngilizler Osmanlı hükümetine baskı yaparak onu Birinci Or¬du müfettişliğine tayin ettirdilerse de bu görevi kabul etmedi. Bu olaydan bir¬kaç hafta sonra Mustafa Kemal, Cevad Paşa ve Fevzi Paşa vatanın kurtarılması konusunda bir görüşme yaptılar. Fevzi Paşa, Doğu Anadolu'dan batıya doğru yapılacak bir harekât ile düşmanın durdurulabileceğini İleri sürdü. Bu konuda fikir birliğine varan üç kumandan bu yönde çalışmaya başladılar. Fevzi Paşa'-nın gayretleri sayesinde Mustafa Ke¬mal'in Dokuzuncu Ordu Müfettişliği gö¬reviyle ve geniş yetkilerle Anadolu'ya gönderilmesine karar verildi. Bu konu¬daki çalışmalar tamamlanmadan Yunanlılar'ın Averof zırhlısının İzmir'e gel¬diği ve birtakım askerlerini karaya çı¬kardığı haberi alındı[114]. Fev¬zi Paşa'nın karaya ayak basacak Yunan askerine ateş edilmesi emrini vermesi işgalci devletlerin büyük tepkisine yol açtı. İngilizler hükümete baskı yaparak Fevzi Paşa'yı azlettirdiler[115]. Fevzi Paşa yerine tayin edilen Cevad Paşa'ya görevini teslim ederken Mustafa Kemal de hazır bulundu. Görevde kaldı¬ğı beş ay zarfında yapılan gizli işleri ve taşanları anlattı. Mustafa Kemal'in ta¬yin işiyle ilgili işlemlerin tamamlanma¬sını halefine bildirdi. Üç kumandan Millî Mücadele'nin başarıya ulaşması için bir harekât planı tesbit ettiler. Bu planın uygulanması ile vatanın kurtarılması için beraberce çalışacaklarına ve bu uğurda hiçbir şeyden çekinmeyeceklerine dair birbirlerine söz verdiler.

Fevzi Paşa Erkân-ı Harbiyye-i Umû-miyye reisliğinden azledildikten sonra Trakya'ya gönderilen bir nasihat heye¬tinde görev aldı. Daha sonra Birinci Or¬du müfettişliğine getirildi. Sivas'ta Mus¬tafa Kemal'in başkanlığında kurulan Hey'et-i Temsîliyye ile İstanbul'daki Os¬manlı hükümeti arasındaki ilişkilerin kop¬ma noktasına geldiği bir sırada bir na¬sihat heyetiyle birlikte Sivas'a gönderil¬di[116]. Fevzi Paşa'nın bulun¬duğu bu heyetin görevi, seçimlerin ser¬best bir ortamda yapılıp yapılmadığını ve halk ile memurların durumlannı ye¬rinde incelemekti. Fakat heyet Samsun'a ayak basar basmaz Sivas'a birtakım de¬dikodular gelmeye başladı. Heyetin geç¬tiği yerlerden verilen haberlere göre Fev¬zi Paşa'nın Millî Mücadele'yi bastırmak ve Mustafa Kemal'i tutuklamak üzere geldiği ve yaverinin Mustafa Kemai aleyhinde konuştuğu ileri sürülüyordu. Bu yüzden 24 Kasım'da Sivas'a gelmesi bek¬lenen Fevzi Paşa aleyhine Hey'et-i Tem-sîliyye'de şiddetli bir cereyan başladı. Fakat Kâzım Karabekir ortaya atılarak Fevzi Paşa hakkındaki iddialan kabul edemeyeceğini, kendisiyle görüşerek aşıl geliş maksadının ne olduğunu öğrene¬ceğini ve onu ikna edeceğini bildirdi. Fevzi Paşa'yı şehrin dışında bir çiftlik evinde karşılayan Kâzım Karabekir, onun Mustafa Kemal'in bağımsız davranışla¬rından dolayı birtakım endişeler taşı¬makla birlikte bir art niyeti olmadığını anladı. Kâzım Karabekir paşanın bu ko¬nudaki endişelerinin yersiz olduğunu be¬lirterek böyle bir durumda hep birlikte bunu önleyebilecekleri konusunda onu ikna etti[117]. Fevzi Paşa da kendisine hak verdi ve 26 Ka¬sım 1919 günü Mustafa Kemal ve ar¬kadaşlarıyla birlikte yapılan görüşme sa¬mimi bir hava içinde geçti.

Fevzi Paşa Sivas'tan döndükten sonra Askerî Şûra üyeliğine tayin edildi[118]. Ali Rızâ Paşa kabinesinde Harbi¬ye nâzın olan Mersinli Cemal Paşa. Er-kân-ı Harblyye-i Umûmiyye Reisi Cevad Paşa ile birlikte işgalcilerin isteklerine boyun eğmedikleri için azledilerek Fevzi Paşa Harbiye nazırlığına getirildi[119]. Ali Rızâ Paşa'nın istifası[120] üzerine kurulan Salih Paşa kabi¬nesinde de[121] aynı görevini sürdürdü. Fevzi Paşa da selefi Cemal Paşa gibi Paris Banş Konferan-sı'nın Türkiye hakkında aldığı kararları kabul etmedi ve bunlara şiddetle karşı çıktı. Bu arada İstanbul'dan Ankara'ya silâh, cephane ve insan kaçırma konu¬sundaki faaliyetlere hız verdi. Pek çok subay ve politikacının bu sayede Ana¬dolu'ya geçerek Millî Mücadele'ye katıl¬maları sağlanmış oldu. İngilizler paşa¬nın hareketlerinden kuşkulanarak hü¬kümet nezdinde azledilmesi konusunda yoğun bir baskı uygulamalanna rağmen o, Anadolu'daki harekâtın kuvvetlenmesi için bütün gücüyle çalıştı ve her gelişme¬yi Mustafa Kemal'e bildirdi. Nihayet İn¬gilizler İstanbul'u resmen işgale başla¬yınca Fevzi Paşa da makamından düş¬man askerleri tarafından sürüklenerek çıkanldı.[122]

Artık İstanbul'da yapılacak bir şey ol¬madığını anlayan Fevzi Paşa Beykoz'da¬ki evinden gizlice Ankara'ya doğru yola çıktı. İngilizler evini basarak yağmaladı¬lar ve ailesini de sokağa attılar. Fevzi Paşa'nın geçeceği yollarda isyanlar çı¬kartarak onu yakalamak İstediler. Paşa bütün engellemelere rağmen on dokuz gün süren ve büyük kısmı at sırtında ge¬çen meşakkatli bir yolculuktan sonra An-kara'ya ulaşabildi. Bu sırada Büyük Mil¬let Meclisi toplantı halinde bulunuyordu. Oturum başkanı Mustafa Kemal Paşa bir heyet seçilerek Fevzi Paşa'nın karşı¬lanmasını teklif etti. Meclis ise hep bir-likte karşılanmasını kararlaştırdı. Otu¬ruma ara verilerek istasyona gidildi, coş¬kun tezahürat arasında paşa karşılandı ve meclise gelindi. Fevzi Paşa üyelerin ısrarlı istekleri üzerine hemen kürsüye çıkarak İstanbul'daki son durum hak¬kında bilgi verdi. Hükümetin bir şey ya¬pamadığını, İngilizler'in hükümeti kendi istekleri doğrultusunda sıkıştırdıkları¬nı, padişahın bu durumdan son derece üzüntü duyduğunu ve Büyük Millet Mec-lisi'ne güven ve basan dileklerini bildir¬diğini anlattı. Fevzi Paşa'nın Ankara'ya gelişi ve mecliste yaptığı konuşma met¬ni bir tamim halinde bütün memlekete ve ordu birliklerine duyuruldu.

Fevzi Paşa Kozan milletvekili olarak katıldığı Büyük Millet Meclis tarafın¬dan kurulan İcra Vekilleri Heyeti'ne Mü-dâfaa-i Mİlliyye vekili seçildi. İcra Vekil¬leri Heyeti de onu başkan seçti. Böylece Ankara'da kurulan meclis hükümetinin ilk başkanı sıfatını kazanmış oldu. Bu görevde bulunduğu sırada bilhassa dü¬zenli ordu kurulması konusunda büyük hizmetleri oldu. II. İnönü Savaşı'nm ka¬zanılmasından sonra birinci ferikliğe ter¬fi eden[123] Fevzi Paşa. İsmet Bey'in (İnönü) yerine önce vekâleten, son¬ra asaleten Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiy¬ye reisliğine getirilince vekillikten ayrıl¬dı[124]. Sakarya Savaşı'nın kazanılmasında büyük rol oynadı. Cep¬henin en ön saflarında bizzat çarpışma¬lara katılan paşa, zaman zaman Anka¬ra'ya gelerek savaşın gidişi yüzünden heyecana kapılan meclisi yatıştırıcı ko¬nuşmalar yaptı. Mecliste başkumandan¬lık kanununun süresinin uzatılması le¬hinde kesin tavır koyarak kanunun uza¬tılmasını sağladı. Yunan ordusunu ke¬sin yenilgiye uğratan Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nin savaş planlan da Fevzi Paşa tarafından hazırlandı. 30 Ağustos Zaferi'nin kazanılmasında bü¬yük rolü olan Fevzi Paşa'ya Mustafa Ke¬mal'in teklifiyle Büyük Millet Meclisi ta¬rafından mareşallik rütbesi verildi.[125]

Kozan ve İstanbul olmak üzere iki de¬fa Millet Meclisi üyeliği yapan Fevzi Pa¬şa, 30 Ekim 1924'te kumanda mevkiin¬de bulunmuş milletvekillerinin politika veya askerlikten birini seçmeleri istenin¬ce çok sevdiği askerlik mesleğini tercih etti. İstanbul milletvekilliğinden ayrıla¬rak Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye reis¬liği görevini 1944'te emekliye sevkedi-linceye kadar sürdürdü. Atatürk'ün ölü-münden sonra İsmet İnönü'nün cumhur¬başkanı seçilmesinde büyük rol oynadı. fi. Dünya Savaşı'na girilmesine şiddetle karşı çıkan Fevzi Çakmak orduyu sava¬şa hazırlamaktan da geri kalmadı. 12 Ocak 1944'te yaş haddinden emekliye ayrılmasını bir türlü hazmedemeyen Fev¬zi Çakmak kırgın olarak bir süre köşe¬sine çekildi ve Cumhuriyet Halk Partisi'-ne girmesi ve milletvekili olması husu¬sunda bizzat Cumhurbaşkanı İsmet İnö¬nü tarafından yapılan teklifleri kabul et¬medi. Cumhuriyet Halk Partisi'ne duydu¬ğu kırgınlık dolayısıyla bu partiye karşı kurulan Demokrat Partiyi destekledi. Bu partinin listesinden bağımsız aday ola¬rak İstanbul milletvekili seçildi.[126] Bir süre sonra parti yönetici¬leriyle anlaşmazlığa düşerek Demokrat Parti'den ayrıldı[127]. Mil¬let Partisi"nin kurucu üyeleri arasında yer aldı[128] ve bu partinin şeref başkanı seçildi. Teşvikiye Sağlık Yurdu'nda vefat ettiği zaman[129] hükümet millî yas ilân etmediği için halk Cumhuriyet Halk Partisi aley¬hine büyük tepki gösterdi. Beyazıt Ca-mii'nde kılınan namazdan sonra çoğun¬luğu üniversite gençliği olmak üzere kalabalık bir cemaat, naaşım tekbir geti¬rerek toprağa verildiği Eyüp Sultan'a ka¬dar eller üzerinde taşıdı. Halkın Fevzi Çakmak"ın cenazesine duyduğu bu bü¬yük ilgi, Cumhuriyet Halk Partisi'ne kar¬şı gösterilen ilk açık direniş hareketi ve İsmet İnönü'nün önemli bir siyasî yenil¬gisi olarak yorumlandı.

Fevzi Çakmak başarılı askerlik hayatı boyunca çalışkan, alçak gönüllü, sağlam iradeli ve karakterli, dinine bağlı bir ku¬mandan olarak sevildi ve sayıldı. En bü¬yük zevki kitap okumak olan paşa geniş bir kültüre sahipti. Özellikle tarih, edebiyat ve sosyolojiye çok önem verir¬di. Fransızca, İngilizce, Arapça ve Fars¬ça yanında bazı Balkan dillerini de bilir, günlük politikadan hoşlanmazdı. Aske¬rin de politik çekişmelerin dışında ve po¬litikadan uzak tutulmasını savunurdu. Balkan Savaşı"nın kaybedilmesinin en büyük sebebini ordunun siyasete bulaş¬mış olmasında gören Fevzi Paşa orduyu daima politikadan uzak tutmuştur. Ni¬tekim Millî Mücadele'nin kazanılmasın¬dan sonra ordunun kışlasına dönmesinde Fevzi Paşa'nın rolü büyük olmuş, 1924'-te askerlik mesleğini politikaya tercih etmesiyle bunu bizzat kendi nefsinde uy¬gulamıştır. Emekliye ayrıldıktan sonra çeşitli baskılarla politikaya atılmış ise de o hep asker kalmıştır.

Fevzi Paşa Harp Akademisinde verdi¬ği konferanslarını Garbî Rumeli'nin Sû-ret-i Ziyâı ve Balkan Harbinde Garb Cephesi Harekâtı[130] adıyla bir kitap halinde de yayımlamıştır. Ta¬mamen kendi inceleme ve tesbitleriyle belgelere dayanan bu eserde Fevzi Paşa Balkan felâketlerinin siyasî, sosyal ve as¬kerî bakımlardan tahlilini yapmaktadır. Ayrıca doğu cephesinde bulunduğu yıllar¬daki tesbit ve incelemelerini de Büyük Haib'de Şark Cephesi Harekâtı[131] adıyla kitap halinde yayımlamış¬tır. Sade bir üslûpla, askeri başarılarını öğünme vesilesi yapmadan anlattığı bu eseri harp edebiyatımızın başarılı örnek¬lerinden biri sayılır. Fevzi Paşa'nın bir hayli hacimli hatıratı ise ailesinde olup tamamı henüz yayımlanmamıştır.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,79 M - Bugn : 31125

ulkucudunya@ulkucudunya.com