« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Şub

2007

`Derin Devlet`

Vahap Coşkun 01 Ocak 1970

Son 40 yıldır bu ülkede yaşayan herkesin yaşamını "derin"den etkilemiş olan üç kişi; Demirel, Evren ve Ecevit, "derin devlet" hakkındaki düşüncelerini, peşisıra, kamuoyuyla paylaştılar. Bu "derin" muhabbetlerde en çarpıcı husus; Türkiye'de hukuka bağlı, "görünen" devlet'in dışında, hukuk-dışı, "gizli" bir devletin varlığının, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak bir biçimde, açıkça kabullenilmiş olmasıdır.

Aslında bu, yeni bir bilgi değil, malumun ilamıdır. Çünkü, Türkiye'de herkesi bağlayan hukuk kurallarıyla değil, kendi koyduğu kurallarla hareket eden gizli bir devletin bulunduğu ve bunun tüm insanların yaşamına ve özgürlüklerine yönelmiş bir tehdit olduğu öteden beri bilinen ve dile getirilen bir gerçekti. Bu gerçeği seslendirenlere karşı, devlet yetkilileri ve devletin derinleriyle ilişkileri bulunduğu intibaını veren kişiler "Bu ülkede tek bir devlet vardır, derin devlet diye bir şey yoktur" şeklinde özetlenebilecek bir resmi pozisyon geliştirdiler. Ancak, yıllarca üstlendikleri görevler icabı devletin tüm bilgilerine vakıf olmaları beklenen devletluların son ifşaatları, derin devletin varlığını doğruladı; artık bu saatten sonra inkarın hiçbir kıymeti kalmadı.

Derin devlet merkezli söyleşiler, Demirel ve Evren'in, devletin derin ilişkilerinin varlığını ve gerekliliğini meşrulaştıran aynı zihinsel kodlara sahip olduğunu gösterdi. "Derin devletin kökünde devletin yıkılması korkusunun yattığı"nı belirten Demirel'e göre bu gizli yapılanma, ancak devlet elden gitme sınırına geldiğinde harekete geçer. Evren'in derin devlet okuması bundan farklı değildi, o da "Devlet zaaf gösterirse, derin devletin müdahale eder" iddiasındaydı.

Görülüyor ki, Demirel ve Evren, devlet kötü yönetildiğinde derin devletin devreye girmesini doğal bulan bir anlayışı paylaşıyorlar ki, bu sorunlu bir anlayıştır. Çünkü açık rejimlerde devleti yöneten kadronun performansını iyi veya kötü olarak değerlendirecek olan halktır. Halk, siyasal iktidardan memnun değilse yetkiyi ondan alır bir başkasına verir. İktidarı değiştirme hakkı münhasıran halka aittir; derin devlet bu hakkın sahibi ya da ortağı değildir. Devletin nasıl yönetilmesini belirleyen bir gizli devletin varlığı ve bu devletin, sınırların dışına taşma temayülü gösterenleri alaşağı etmesi, demokratik siyaseti imkansız ve anlamsız kılar.

Ayrıca, kötü yönetime son verme iddiasıyla iktidarı gasp eden derin devletin iyi bir yönetim göstermesinin hiçbir garantisi de yoktur. Eğer derin devlet bütün yanlışlıklardan masun ama bütün doğrulara sahip kutsal varlıklardan müteşekkil değilse, ki değildir, onların yönetimi de pekala kötü olabilir. Tarih, hukukun dışında örgütlenen gizli devletin hiçbir biçimde görünür devletten daha hayırhah olmadığını, aksine bu tür yapılanmanın hakim olduğu yer ve dönemlerde insanların en temel haklarından mahrum kaldıklarını kanıtlayan örneklerle doludur. Derin devlet, iki eski cumhurbaşkanın bizi inandırmaya çalıştığı gibi, iyi günlerde köşesine kapanan ama kötü günlerde vatanı kurtarmak gibi ulvi bir amaçla harekete geçen ve vatanı kurtardıktan sonra tekrar köşesine çekilen kahraman ve fedakar bir yapılanma değildir. Bunu Türkiye'de yaşayanlar iyi bilir; Kontrgerillaya, JİTEM'e, Susurluk'a, faili meçhul cinayetlere tanıklık etmiş olanların, derin devletin masum ve şirin olduğuna inanması mümkün değildir. Nitekim Ecevit de inanmıyor, müstehzi bir ifadeyle "Herkesin derin devleti farklı" diyerek Demirel ve Evren'den farklı düşündüğünü ortaya koyuyor. "Şimdi her hükümet kötü çalıştı diye derin devlete çağrı çıkarmak doğru olmaz" diyen Ecevit'in hakkını teslim etmek gerek; o, öğrendiği ilk günden beri derin devletle arasına mesafe koydu ve bu yapılanmaya karşı etkin bir mücadele veremese de ondan daima rahatsızlık duydu.

Devletin derin faaliyetlerine yükledikleri anlam farklı olsa da Demirel, Evren ve Ecevit'in mutabık oldukları bir konu var : Derin devletin kimliği. Her üçü de askeri işaret ediyor. Ecevit derin devletin somut halinin, tesadüfen öğrendiği Özel Harp Dairesi olduğunu söyledi. Evren, "Devlet zaaf gösterirse derin devlet müdahale eder. Etmiştir. Kimse 'Paşam müdahale etmeyin' demedi. Bilakis 'Edin, el koyun' denildi." derken açıkça asker ile derin devleti özdeşleştirdi. İlk önceleri "Derin devlet, normal devletin raydan çıkmış halidir" retoriğine başvuran Demirel ise, daha sonra katıldığı bir televizyon programında (CNN Türk, Ankara Kulisi, 17.04.2005; Radikal, 18.04.2005) meseleyi adlı adınca tanımladı : "Derin devlet, devletin kendisidir. Askerdir, derin devlet... Onlar ayrı bir devlet değil, ama devlete el koydukları zaman derin devlet olurlar."

Demirel meselenin bam teline bastı ve herkes tarafından paylaşılan bir sırrı deşifre etti. Zira askerin, hukuken siyasi iktidara bağlı ve onun emri altında olsa da, fiilen siyasi iktidara karşı özel ve üstün bir konuma sahip olduğu herkesçe bilinmekteydi. Askerin oluru alınmadan siyasi iktidarın iç ve dış politikaya ilişkin temel konularda kendi başına karar vermesi düşünülemez. Velev ki iktidar böyle bir cüret gösterdi, bu takdirde askeri otorite tarafından kamu önünde sigaya çekilmesi kaçınılmaz. Bu nedenle, halen tüm devlet organları askeri otoriteyle ters düşmemeye özen gösteriyor ve görev alanlarını askerin bakışına göre tanzim ediyor.

Bu askeri vesayet halinin oluşmasında, demokratik siyasal kültürün içselleştirilmemiş olmasının çok büyük rolü var. Demokratik hassasiyetlerin toplumun geniş kesimlerde kök salamaması, askerin, sivil-siyasal alana müdahale etmesi için uygun zemin hazırladı. Öyle ki asker, hukuken var olan devletin yetersizliğine kanaat getirdiği her durumda onu darbeyle devirdi ve toplumda herhangi bir dirençle karşılaşmadı. Bir başka ifadeyle, Türkiye'de askerin bu denli güçlü olması yalnızca kendi bilinçli çabasının bir ürünü değildir: Bu elbette önemlidir; ancak bundan daha önemlisi toplumsal zihniyetin, askerin; devleti, rejimi ve giderek toplumu sahiplendiği bir anlam dünyası edinmesini olanaklı kılmasıdır. Bu zihniyet değişmedikçe, Türkiye'de görünen devletin dışında, esas belirleyici olan bir derin devlet, mevcut sistemin temel bir özelliği olarak varlığını sürdürmeye devam edecektir.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,93 M - Bugn : 26105

ulkucudunya@ulkucudunya.com