« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Oca

2025

Usta Gazeteci ve Milliyetçi Fikir İnsanı Yücel Hacaloğlu

Sakin Öner 01 Ocak 1970

Usta gazeteci ve yazar, büyük Türk milliyetçisi, fikir ve kültür adamı Yücel Hacaloğlu ağabeyimizi kaybettik. O, aynı zamanda sakin, makul, dürüst, cesur, mütevazı, kibar bir İstanbul beyefendisi, iyi bir dost, arkadaş ve ağabeydi.

Yücel Hacaloğlu’nun 1936 yılında Rize’de başlayan hayat yolculuğu, 6 Ocak 2018 tarihinde Ankara'da sona erdi. Ben kendisini 1965 yılında tanıdım. O tarihte hem İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi birinci sınıf öğrencisi idim hem de yeni yayın hayatına giren Babıalide Sabah gazetesinde muhabir olarak çalışıyordum. Milliyetçi bir insan olan babam her gün Yeni İstanbul gazetesi aldığı için Yücel ağabeyin adını, gazetenin künyesinden gıyaben biliyordum. İstanbul’a gelince kendisini hem bir meslek büyüğü hem de milliyetçi bir ağabeyim olarak tanıdım. O tarihte milliyetçi camianın takip ettiği Yeni İstanbul gazetesinin Yazı İşleri Müdürlerindendi.

USTA BİR GAZETECİYDİ

1960-1965 yılları arasında iki milliyetçi gazete vardı: Kemal Ilıcak’ın sahibi olduğu Tercüman gazetesi ve Cem Uzan’ın babası Kemal Uzan’ın sahibi olduğu Yeni İstanbul gazetesi. Yeni İstanbul gazetesinde Türkçü, milliyetçi bir yönetim ve yazı kadrosu çalışıyordu. Ahmet Güner Ergin Genel Yayın Müdürüydü. Yazı işlerinde Yücel Hacaloğlu, Argun Berker ve Ergun Kaftancı çalışıyordu. Yazar kadrosunda Necip Fazıl Kısakürek, Galip Erdem, Osman Yüksel Serdengeçti, Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Münevver Ayaşlı, Atiye Keskin ve Rauf Tamer yer alıyordu. 1965 yılı Eylül ayında yeni bir milliyetçi gazete olarak, Mehmet Emin Alpkan ve Hüseyin Avni Alpay’ın çıkardığı, Arif Nihat Asya, Galip Erdem, Ergun Göze, Emine Işınsu ve Vecihi Ünal’ın yazdığı Babıalide Sabah gazetesi yayımlandı.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden (o zamanki adı Gazetecilik Enstitüsü) 1957'de mezun olan Hacaloğlu, asli mesleği olan gazeteciliğe başladı. Yelken, Türkiye Spor, Yeni İstanbul, Son Havadis ve Sabah gazetelerinde çalıştı. Kısa sürede gazetecilik mesleğinde başarılı oldu ve kısa sürede Yazı İşleri Müdürlüğüne yükseldi. Basın camiasında saygın bir yeri vardı. Bunu sadece gazetecilik yeteneği ile değil, engin kültürü ve insan ilişkileri ile sağlamıştı. Yeni İstanbul Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü iken Başbakan Adnan Menderes’in idam fotoğrafını yayınlaması nedeniyle bir süre tutuklu kaldı. 1974'te Kıbrıs Harekâtı’ını takip ederken esir düşen on gazeteciden biri de Yücel Hacaloğlu’dur. Gazeteciliğini 1976 yılından sonra Basın Müşaviri olarak devam ettirdi.

Yücel ağabey İstanbul’da iken, gazetedeki işi bitince, milliyetçi gençliğin buluşma yeri olan Beyazıt’taki Beyaz Saray Kitapçılar Çarşısı 41 numaradaki Milli Hareket Yayınevi’ne sık sık gelirdi. Yayınevinin sahibi, Türk milletçiliği fikrine neşriyat yoluyla ve fikir planında büyük hizmetler yapan Ahmet B. Karabacak’tı. Yücel ağabey, Karabacak’ın da yakın dostuydu. Burası aynı zamanda MHP’nin ilk yayın organı olan aylık Milli Hareket dergisinin de idare yeriydi. Ben de 1966-1970 yılları arasında 50 sayı yayımlanan bu dergide önce teknik sekreter ve sonra yazı işleri müdürü olarak görev yaptım. Oraya milliyetçi lise, üniversite gençliği dışında, siyasiler, şair ve yazarlar, gazeteciler, ilim ve fikir adamları da geliyorlardı.

Burası bir kitapçı dükkânından çok bir fikir kulübü idi. Burada, mini konferanslar, seminerler verilir, yurt ve dünya meseleleri tartışılırdı. Yücel ağabey geldiği zaman zengin genel kültürü, kuvvetli mantığı, üstün analiz ve sentez kabiliyeti ile meseleleri tahlil eder, günlük meseleler hakkında bilgi verirdi. Sakin ve sabırlı hâli, temiz Türkçesi, engin bilgisi ve derin kültürü ile tane tane konuşan bir sohbet ve tartışma ehli idi. Ayrıca milliyetçi camianın buluşma yerlerinden olan Beyazıt’taki Marmara Kıraathanesi ve Küllük’e de sık sık gelirdi.

TÜRKEŞ’İN VE ATSIZ’IN GÜVENDİĞİ BİR İSİMDİ

Yücel Hacaloğlu, Türk milliyetçiliği fikrini siyasi zemine taşıyan Alparslan Türkeş’in de, çok güvendiği bir isimdi. 1963'te sürgünden dönen Alparslan Türkeş'i Dedeağaç'ta karşılayanlar arasında o da vardı. Türkeş’in İstanbul’a her gelişinde Cağaloğlu’nda Klodfarer Caddesi’nde bulunan CKMP İl Merkezi’nde buluşur, konuşurdu. Türkeş’in fahri olarak Basın Müşavirliğini yapıyordu. Yücel ağabeyin Ankara serüveni 1976 yılında başladı. I. Milliyetçi Cephe adı verilen koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı olan Alparslan Türkeş'in yaptığı ilk işlerden biri, Hacaloğlu’nu Basın Müşaviri olarak yanına almak oldu.

Yücel Hacaloğlu, 1955 yılında 19 yaşında İstanbul'a geldiğinde, daha lise çağlarındayken Türk ülküsünü ve Türk milliyetçiliğini benimsemiş bir gençti. Daha lise yıllarında, sayısı çok az olan -başta Nihal Atsız olmak üzere- milliyetçi yazarların bütün kitaplarını okumuştu. Gelir gelmez, ilk önce İstanbul Türk Ocağı'na üye oldu. Sonra da Nihal Atsız Bey'i ziyaret ederek tanıştı ve ölümüne kadar bir daha çevresinden ayrılmadı.

Nihal Atsız’ın kadim dostlarından olan Yücel ağabey, kendisiyle yapılan bir röportajda onunla ilgili fikirlerini şöyle açıklamıştır: “İstanbul’da on beş senemin haftada iki ya da üç günü Nihal Atsız’la beraber geçerdi. Evine de Süleymaniye Kütüphanesi’ne de giderdim. Bana göre Nihal Atsız, her şeyden önce Türk tarihini çok iyi bilen bir adamdı. Atsız “Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet tek devlettir” diyordu. Sıradan bir kişi değildi. Türkçeyi çok iyi kullanırdı.”

Hacaloğlu, Atsız’ın dinî yönünün zayıf olduğunu söyleyenlerle ilgili olarak da görüşü şuydu: “Nihal Atsız, inanan bir adamdı. Ama yobaz taifesini gördüğü zaman da tepesi atardı. Bu yobazlara karşı bir tavırdı. Yobazlık, bugün olduğu ve yarın olacağı gibi, Türkiye’de dün de vardı.”

Yücel ağabey, Atsız'a olan vefasını iki kitapla gösterdi. İlk kitabı, Atsız'ın hayatı boyunca değişik şahsiyetlere yazdığı, Atsız'ın ruh yapısını ve fikir dünyasını yansıtan yüzlerce mektubu bir araya getirerek hazırladığı “Atsız'ın Mektupları”dır. İkinci kitabı ise, “Doğumunun 100. Yılında H. Nihal Atsız”dır.

YARIM ASIR TÜRK OCAĞINA HİZMET ETTİ

Yücel Hacaloğlu, aynı zamanda iyi bir teşkilatçı ve yöneticiydi. Bu özelliğini, 1955 yılında üyesi olduğu Türk Ocağı bünyesinde, 2010 yılına kadar değerlendirdi. Ocak’taki görevlerini ve hizmetlerini, kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle özetledi:

“1955 yılında İstanbul’a gittiğim zaman ilk olarak Türk Ocağı’na üye oldum. 1976 yılında Ankara’ya geldim. Türk Ocağı Genel Merkezi’ndeki ilk görevim, Türk Ocağı Hars Komisyonu Üyeliğiydi. Bundan sonra 12 sene kadar Genel Sekreterlik, 5 sene de Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulundum. Sonra Danışma Kurulu Üyeliği, Türk Yurdu dergisi Yayın Kurulu Üyeliği ve Genel Yayın Müdürlüğü yaptım. Benim çalıştığım dönemde Türk Ocağı’nın panellerinin, sempozyumlarının, konferanslarının yüzde doksanını kitaplaştırdık. Yetmiş seksen kadar kitabı o dönemde yayına hazırladım. Bunların hiçbiri para ile satılmamış, dağıtılmıştır. Bu arada 1992’den beri de 14 Gençlik Kurultayı gerçekleştirdik. Bunların bazılarını Kırım, Kıbrıs, Tataristan, Çuvaşistan, Başkurdistan ve Kazakistan’da yaptık. Bunun dışında iki arkadaşımızla birlikte bir Türk Ocakları Tarihi kitabı da hazırladık. İki ciltlik 980 sayfalık bir kitaptır bu.”

Ülkücü, milliyetçi fikriyatın çok sayıda dergi ve kitabının düzenleyicisi ve yayıncısı olan Hacaloğlu’nun yayımlanmış eserlerinden bazıları şunlardır: Türk Ocakları’na Dair Bazı Vesikalar, Sevenlerin Kalemiyle Peyami Safa, Neden Köy Enstitüsü Değil, Masonlar ve İsimler, Günümüzde Çin, Namdar Rahmi Karatay, 21. Asra Girerken Doğu Türkistan, Doğu Türkistan ve Türk kültürü ve Şiirleri.

KİŞİLİĞİ VE FİKİR DÜNYASI

Yücel ağabeyin en mümeyyiz vasfı, katıksız bir Türkçü, Türk milliyetçisi olmasıydı. Bütün milliyetçi ilim ve fikir adamlarının kitaplarını okumuştu. Türk Milliyetçiliği davasını çok iyi bilen bir fikir ve kültür adamı idi. Türk kültürü, edebiyatı, şiiri, sanatı, musikisi ve zevkine dair derin bilgilere sahipti. O, okuyan, anlayan, anlatan ve yorumlayan donanımlı bir Türk aydınıydı. Bir devrin hafızasıydı. Dönemindeki bütün ünlüleri geçmişi ile bilirdi. Kuvvetli hafızasından dolayı yakın çevresi kendisine “Memleketin muhtarı” unvanını layık görmüşlerdi.

Yücel ağabey başta Alparslan Türkeş, Süleyman Demirel, Prof. Osman Turan, Osman Yüksel Serdengeçti, Dündar Taşer, Gökhan Evliyaoğlu, İlhan Egemen Darendelioğlu olmak üzere dönemin bütün siyasilerini tanıyordu. Özellikle Nihal Atsız, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Abdülhak Şinasi Hisar, Prof. Dr. Mümtaz Turhan, Prof. Dr. Mehmet Kaplan başta olmak üzere devrin milliyetçi ilim ve fikir adamlarını yakından tanıma fırsatını bulmuştu. Bunların çoğuyla da dostlukları vardı.

Dostluklarını hiçbir zaman kendi menfaati için kullanmadı. Çıkarı için hiç kimsenin önünde eğilmedi. Politikayı yakından takip ederdi, ama hiçbir zaman politikaya girmeyi düşünmedi. Dik ve doğru duruşundan, Karadenizliliğinden, cesur ve tavizsiz konuşmasından hiçbir zaman vazgeçmedi. Özü ve sözü bir, dobra dobra konuşan biriydi. Fikirlerini ve görüşlerini seviyeli bir şekilde tartışır ve savunurdu. Konusuna hâkim olduğu için bütün tartışmalardan galip çıkardı.

Hacaloğlu, Türk milliyetçiliğinin ülkemizin en kıdemli fikir cereyanı olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bu fikri zeminde kurulduğunu belirtiyordu. Atatürk için de “Bana göre Atatürk, Türkçülük fikrini benimsiyordu ve ölene kadar Türkiye’de devlet, Türkçülükle yönetilmişti” diyordu. Gençliğinde, Atsız’ın manevi babası olduğu için çok sevdiği Rıza Nur’dan, içinde Atatürk’le ilgili abuk sabuk iddialar ve ifadeler bulunan “Rıza Nur’un Hâtıraları” kitabını okuduktan sonra tamamen soğuduğunu belirtmiştir.

Yücel ağabeyin en üzüldüğü ve kızdığı konulardan biri, milliyetçilerin birbirlerini veya milliyetçi kuruluşları sürekli eleştirmeleriydi. Özeleştiri yapmadan işin kolaycılığına kaçarak hep eleştiri yapanlar hakkındaki düşüncesini “Özeleştiri” başlıklı yazısında kısaca şöyle açıklamıştır:

“Neden kurumsallaşamıyoruz, neden yazılı ve görsel basınımız, okullarımız, hastanelerimiz yok? Neden birbirimize güvenerek, saygı ve sevgi duyarak, dayanışma sağlayarak kollektif başarılara imza atamıyoruz? Millî plânda hizmeti gerekli kılan o kadar çok alan, halledilmesi gereken o kadar çok mesele var ki, bunlarla uğraşmayı sadece birilerine ait mükellefiyet saymak, dışarıdan izleyip hükme bağlamak tek kelimeyle “gaddarlık”tır… Aslında Türkiye’nin ve Türklüğün yaşamakta olduğu bu kader günlerinde millî bilinç ve sorumluluk sahibi her aydının “durumdan vazife çıkarmak” suretiyle yapacağı pek çok şey vardır. Mevcut kuruluşların beğenmediği taraflarını düzeltmek, daha faal kılmak için çalışmak, bütün çabalarına rağmen ıslah imkânı görmüyorsa, daha etkilisinin oluşumuna yönelmek bunlardan sadece biridir.”

Yücel ağabeyimizin muhterem eşleri Türkan Hacaloğlu da, Türk Ocakları Ankara Şubesi Başkanı olarak yıllarca Türk milliyetçiğine hizmet etmektedir. Türkan ablamız da milliyetçi bir aileye mensuptur. Genç yaşta vefat eden kardeşi milliyetçi ilim adamı Mehmet Çavuşoğlu, üniversitede Eski Türk Edebiyatı hocamızdı. Diğer kardeşleri; eski İstanbul Üniversitesi Genel Sekreteri Hüseyin Çavuşoğlu, İskender Çavuşoğlu ve Gürbüz Yılmaz da milliyetçi camiada sevilen insanlardır.

Ömrünü Türk milletinin ve devletinin, Türk milliyetçiliği davasının hizmetinde fedakâr ve cefakârca geçirmiş olan, değerli kültür ve fikir adamı Yücel Hacaloğlu, milliyetçi camiada hiçbir zaman unutulmayacak, hizmetleri her zaman minnet ve şükranla anılacaktır. Yücel ağabeyin ruhu şad, mekânı cennet olsun. Muhterem eşinin, sevgili kızlarının, değerli ailesi ve Türk milliyetçilerinin başı sağ olsun.

Ziyaret -> Toplam : 134,30 M - Bugn : 29214

ulkucudunya@ulkucudunya.com