« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

02 Ağu

2022

Putin’in aşkıyla inliyor tribünler

Bahadır Kaynak 01 Ocak 1970

Eski zamanların tezahüratlarından birisiydi. Bu hafta Fenerbahçe tribünleri Dinamo Kiev maçında yenilen golün kızgınlığıyla Putin sloganları atınca aklıma geliverdi. Futbol seyircisinin yaptığına, söylediğine anlam yükleyecek romantik çağları da tribünleri de çoktan geride bıraktım. Rekabet duygusu dışında her şeyin dışarıda bırakıldığı bir ortamdan empati de kimilerinin umduğu gibi derin mesajlar da çıkmaz. Ama bu olaydan hareketle belki şunu söyleyebiliriz: Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada, birçok insanın uluslararası siyaseti alt üst eden bu önemdeki olaylara dahi ilgisi yok. Yirmi birinci yüzyılın kırılma noktalarından birisi olacağı şimdiden belli olan Rusya-Ukrayna savaşında bile insanlar tarafını filelere giden topa bakarak karar veriyor. Çok da dramatize etmemek lazım aslında; yarın bir gün Dinamo Moskova maçında ortam gerilirse bu defa Rusları kızdıracak bir tezahürat bulunur.

Durum elbette kale arkasından göründüğü kadar basit değil. Savaş uzadıkça sıradan insanların hayatlarını daha fazla etkileyecek biçimde mesele dallanıp budaklanıyor. Oysa kuzeyimizdeki savaş altıncı ayını doldurmaya yaklaşırken, çatışma bölgelerinden haber akışı giderek daha az ilgi çeker hale geliyor. Haber kanallarında ellerinde çubukla analiz yapan her meslek grubundan uzmanın reytingi düştü. Çatışmalar Ukrayna’nın doğusunda Donbas bölgesinde yoğunlaşırken, cephenin durağanlaştığını, güneyde de Ukrayna ordusunun ilerlemeye çalıştığını biliyoruz.


ABD’nin ve müttefiklerinin Kiev’in pes etmesine izin vermeyeceği ancak Rusya’nın savaşı tırmandırmasına sebep olacak adımları atmaktan kaçınacağı anlaşılıyor. Ukrayna’ya teslim edilen roket sistemlerinin menzillerinde bile bu husus göz önüne alınıyor. Askerî açıdan bir dengeye ulaşılıyor gibi görünmesi ise krizin ağır safhasının geçildiği endişelenecek bir şey olmadığı anlamına gelmiyor. Zira taraflar siyasi hedeflerine ulaşmak için ellerinde kullanacakları başka araçlara sahip.

Bunlardan en önemlilerinden Ukrayna tahılının ablukaya alınmasına ilişkin durum Türkiye’nin aracılığıyla çözülebilecek gibi duruyor. Bir anlaşma imzalandı ve sevkiyatların başlaması bekleniyor. Kâğıt üzerinde sağlam duran bu anlaşmanın uygulanmasına ilişkin belirsizlik ise devam ediyor. Kâğıdın mürekkebi kurumadan Rusya’nın Odessa’yı bombalamaya başlaması iyi bir sinyal değil. Belki de, “biz istemezsek bu iş yürümez” mesajı vermek istiyorlar, zira askeri altyapıyı hedeflediklerine ilişkin açıklamaları pek de inandırıcı değil.

Rusya’nın tahıl konusunda anlaşmaya daha yatkın olmasını gıda krizinden asıl etkilenen tarafların fakir üçüncü dünya ülkeleri olmasıyla açıklayabiliriz. Ukrayna tahılı dünya piyasalarına ulaşmazsa Afrika’dan Asya’ya birçok düşük gelirli ülkede gıda krizi çıkacak, insanlar açlıktan kırılacak. Putin’in sırf insani kaygılarla böyle bir durumdan kaçındığını sanmam; Stalin’in tabiriyle ‘omleti yapmak için yumurtaları kırmaktan çekinmeyen‘ bir siyasetçi kendisi. Ancak Putin’in hedefinde Afrika’nın gariban ülkeleri yer almıyor.

Ukrayna’daki savaşı kendi lehine sonuçlandırmak için bileğini bükmesi gerekenler Zelensky’nin arkasında duran Batılılar, bilhassa kıta Avrupası. Zira ABD ve İngiltere’yi zorlayacak araçlar Putin’in alet edevat çantasında pek yok. Bu iki ülkenin de yüksek enflasyonla beraber içine girmekte oldukları durgunluktan etkilendikleri doğru ama Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığı dikkate alındığında tuzları kuru. Oysa başta Almanya olmak üzere kıta Avrupası’nın Rus doğalgazına bağımlılığı, sorunu başka bir boyuta taşıyor.

Putin, askeri tedbirlerle siyasi hedeflerine ulaşmasını (onlar her neyse) zor ya da fazla maliyetli gördüğünden olsa gerek, enerji silahına davrandı. Bu gelişmenin başında AB’nin Rusya’ya yönelik tedbirleri olsa da şimdi Moskova’nın eli yükselttiği görülüyor. Şubat ayında savaş başlar başlamaz Almanya Kuzey Akım II projesinin sertifikasyonunu askıya alarak maliyeti 10 milyar Euro’yu bulan muazzam bir yatırımı bir kenara koyuvermişti. Ardı ardına gelen ekonomik yaptırım haberlerine Rusya’nın da artık tepki verdiğini, halihazırda faaliyette olan Kuzey Akım üzerinden gaz akışını ciddi biçimde azaltacağını belirtiliyor. Bu karar üzerine gaz fiyatları bir kez daha rekor kırarak Avrupa ekonomilerinin resesyona gireceğini garantilemiş oldu. Üstelik maliyet enflasyonu sebebiyle ekonomik durgunluğa fiyat artışları da eşlik edecek. Şimdiden bu felaket kombinasyonun Avrupa’da siyasi dengeleri yerinden oynatması kaçınılmaz görünüyor. Stagflasyonla seçmenin karşısına çıkacak hangi hükümetin ayakta kalabileceğini göreceğiz.

Putin böylelikle son çare sarılabileceği silahlardan birini kullanarak, Avrupa’yı Ukrayna konusunda geri adım atmaya, sahadaki kazanımlarını kabullenmeye zorluyor. Enerji kesintileriyle bu kışı zorluklar içinde geçirecek Avrupa kamuoyunun tavsayan savaştan sıtkının sıyrılacağını, yöneticilerini barışa zorlayacağını düşünüyor. Açıkçası bu stratejinin Rusya’nın askeri kapasitesinin yarattığı etkiden daha büyük bir hasar yaratması mümkün. Daha şimdiden hissedilen zorlukların kışın zirveye çıkacağını, Avrupa kıtasının Soğuk Savaşın sonundan beri en zorlu konjonktüre girdiğini söyleyebiliriz. Erdoğan’ın 5 Ağustos’ta bir kez daha Soçi’de Putin’e misafir olduğunda ana gündem maddelerinden birisi de enerji olacaktır. Zaten bıçak sırtı bir dengede ilerleyen ekonomiyi giderek şiddetlenen enerji şokunun etkilerinden korumak, uçurumun kenarından döndürmek bakalım mümkün olacak mı?

Ukrayna savaşına geri dönecek olursa böylesine etkili bir silahı kullanmak için Putin’in neden bugüne kadar beklediğini de kendimize soralım. Kremlin, Avrupa’nın yaptırımlara dayalı stratejisinin kendilerini vuracağını, enerji maliyetlerinin rekor seviyelere ulaşacağı tehdidini daha önce savurmuştu. Şimdiyse somut adım atma aşamasına geldikleri görülüyor.

Rusya gibi ihracat gelirlerinin çok önemli bir kısmının petrol ve doğalgaz satışına dayalı bir ülkenin önceliğinin böylesine kritik bir sektörü korumak, en büyük müşterileriyle ilişkilerini iyi tutmak olacağı düşünülebilirdi. Ancak görülen o ki, Ukrayna savaşının dayattığı koşullar, Putin’in orta ve uzun vadede bu konuma ciddi bir zarar verecek kararlar almasına yol açıyor; belki de AB ile enerji ile iş birliğinin artık dikiş tutmayacağı kanaatine vardılar. On yıllardır Rus gazına bağımlılığın güvenlik sorunu yaratacağını söyleyen Amerikalıları doğrularcasına enerjiyi silah olarak kullanmaya karar veriyorlar.

Avrupa’nın ne kadar tüketimini kısabileceğini ne hızla ve maliyetle alternatif kaynaklara yönelebileceğini göreceğiz. Bir yandan yüksek enflasyonla da mücadele eden AB, bu sene sakalla bıyık arasında kalan yöneticilerinin maharetlerine ihtiyaç duyacak. Şimdiden kamu binaların aydınlatmalarının kapatılması, klimalarının kullanımının sınırlandırılması gibi tedbirler açıklıyorlar. Kış da herhalde -çocukluk yıllarımın Ankara’sında olduğu gibi- battaniye altında geçecek.

Hattın bir ucunda dünyanın en büyük doğalgaz rezervleri, diğer ucunda da yüz milyonlarca tüketici varken ulaşılan denge akıl almaz gözüküyor. Ukrayna-Rusya savaşı tüm taraflara kaybettirecek bir safhaya ulaşmış bulunuyor. Zaten Putin’in aklındaki de bu: Karşısındaki bloğun en zayıf halkasını hedefleyerek, onların iradesini kırmak ve böylelikle masada kendisi için avantajlı bir konum sağlamak. İlk bakışta akılcı bir plan gibi gözükmekle birlikte bu sadece Avrupa kıtasının değil, Rusya’yı tedarikçi olarak gören tüm ülkelerin bir kez daha düşünmesine yol açacak ciddi bir hamle. Türkiye’nin, Rusya ile ilişkileri dengeli görünmekle birlikte yarın bir gün Suriye, Kafkaslar, Karadeniz veya başka bir mesele sebebiyle bozulursa vananın ucundaki Rusya’yı nasıl zapt edeceğiz? Ucuz, temiz ve kesintisiz enerji diye tüm ekonomiyi ve refahımızı üzerine inşa ettiğimiz bir kaynak beraberinde siyasi tahakkümle beraber mi gelmektedir?

Bu kış statlarda olmasa bile enerji kesintileri uygulanan evlerde ve iş yerlerinde Putin’i bolca anacağımız kesin. Küresel enerji piyasaları da siyaset de önümüzdeki birkaç yılda büyük bir değişim yaşayacaklar. Bir de güzel bir atasözümüzün sanki Rusçaya tercümesinde fayda var: “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz”.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,77 M - Bugn : 13637

ulkucudunya@ulkucudunya.com