« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Haz

2022

Türkiye - İran - İsrail istihbarat savaşları!

Ömür Çelikdönmez 01 Ocak 1970

İsrail, İran'ın askeri ve nükleer yeteneklerine karşı 2018 yılından itibaren ‘Ahtapot Doktrini’ni geliştirdi. Geçen yıllarda İsrail, İran'ı vurduysa, bu, genellikle casuslar ve siber saldırılar yoluyla gizlice yapıldı ve neredeyse her zaman İranlı nükleer bilim adamlarını ve tesislerini hedef aldı. Neredeyse on yıl boyunca da İsrail, başta Suriye olmak üzere İran'a bağlı milislere ve silah sevkiyatlarına karşı düzenlediği hava saldırılarını gizlemedi. Ancak şimdi İsrail’in güvenlik birimleri Lübnan, Gazze, Irak ve Suriye gibi yerlerde İran’ın sadece "dokunaçlarını" değil İran'daki “ahtapotun başı”nı hedef alan "yeni bir savunma stratejisi" uyguluyor.
İran içerisindeki ağırlık merkezlerini hedef alan harekâtları gerçekleştiriyorlar. Bu kapsamda 2020 yılı ile başlayan yeni süreçte İran içerisinde gerçekleştirilen sabotaj, suikast ve siber saldırıların 'Ahtapot Doktrini’ ekseninde değerlendirilmesi gerekiyor. Nitekim İran’daki son suikast eylemlerinden sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Natali Bennett “Artık ahtapotun kollarıyla değil başıyla oynuyoruz” dedi.
İsrail suikast timi Kidon’un önceki eylemleri ile İran’daki suikastlar…
İsrail İstihbaratı MOSSAD’ın suikast timi KİDON/GİDON “süngü ucu” veya “sürücü” gibi anlamlar içerir. 1952'den 1963'e kadar Mossad'ı yöneten Isser Harel, 1957'de İran'ın korkulan istihbarat teşkilatı Saziman-ı İttilât ve Emniyet-i Keşver kısa adı ile Savak'ın ilk başkanı ve daha sonra başbakan olan Taimur Bahtiyar ile arkadaş oldu. Muhtemelen Savak ile başlayan diyalog, belki daha alt kadrolarda Savama güncel adıyla VEVAK ile devam ediyordur.
Çünkü devrim sonrası başlayan İran - Irak savaşında İsrail, Saddam Hüseyin'in anti siyonist söylemlerinin fiili saldırıya dönüşmesinden endişe ediyordu. Bu nedenle, dolaylı yöntemlerle Humeyni'nin adamları ile bağlantı kurdular hatta o süreçte tarihe İrangate Skandalı olarak geçen ABD/İran yakınlaşmasını sağladılar.
Isser Harel 1958'de Savak ve Türkiye Ulusal Güvenlik Servisleri ile "Nasır-Sovyet selini durdurmak için bir baraj" işlevini görecek Trident ağını kurdu. 70'ler ve 80'lerin başında, Mossad, İsrail'in Filistin hareketinin önde gelen eylemci liderlerin çoğunu öldürmeyi planladı.
Arananlar listesinde Yasir Arafat, Abu Nidal, George Habash ve Ahmed Cibril de vardı. Mossad ve İsrail Ordusu bu liderlerin tamamına suikast yapmayı başaramadı, ancak listedeki birçok kişiyi öldürdü.
Suriye yanlısı A-Saika grubunun lideri Zoher Mohsin 1979'da Fransa'da öldürüldü. Yasir Arafat'ın Filistin Kurtuluş Örgütü'ndeki yardımcısı Ebu Cihad, 1988'de Tunus'ta öldürüldü. Hizbullah Genel Sekreteri Abbas Musavi 1992'de, Lübnan'da öldürüldü. İslami Cihad Hareketi lideri Fethi Şikaki de 1995'te İngiliz istihbaratının gözetiminde bulunduğu Malta'da öldürüldü.
İsrail istihbaratının alışkanlıklarına bakılırsa geçtiğimiz günlerde Tahran’da Meclis binasına yakın bir yerde suikast sonucu öldürülen Albay Hassan Sayad Khodayari’de MOSSAD/KİDON timlerinin gazabına uğramış olabilir.

Adı geçen şahsın geçmişte Türkiye’deki İranlı muhaliflerin kaçırılması, öldürülmesi olaylarında parmağı olduğu gibi Türkiye’deki İsrail vatandaşlarına yönelik yeni eylemlerin hazırlığını yaptığı ortaya çıkmıştı. İran Rejim medyası ise “Selam Fermande /Komutan” marşı ile halka narkoz vermeye devam ediyor.
İran, İsrailli istihbaratçıları fellik fellik arıyor, bulduğu yerde infaz edecek…
İsrail'in 30 Mayıs'ta artırılmış hava savunma alarmına ilişkin olağandışı resmi duyurusu, İran'ın 23 Mayıs'ta Albay Hassan Kodaei'nin vurulmasının intikamını bu sefer yerine getirme kararlılığını teyit eden istihbarat bilgisiyle tetiklendi. Çünkü İran medyasında, aileleri ve meslektaşlarıyla birlikte beş İsrail istihbarat ve teknoloji uzmanının listesini yayınlandı. Amaç belli, intikam amaçlı infaz.
Kim bunlar?

1- 1998'den 2001'e kadar Askeri İstihbarat (AMAN) Şefi Tümgeneral (Res) Amos Malka, son 20 yılda güvenlik yüksek teknoloji firmalarını içeren iş anlaşmalarıyla suçlanıyor. Aitech Systems ve TAT Technologies'de Başkan. Nyotron Information Security Ltd.'nin ve bir güvenlik, istihbarat ve siber güvenlik sağlayıcısı olan Spire Security Solutions Ltd.'nin kurucusu ve başkanıdır. 2007'den 2015'e kadar Bay Malka, Logic Industries Ltd.'nin başkanı ve CEO'su olarak görev yaptı. 2007'den 2010'a kadar, bir zırhlı araç üreticisi olan Plasan Sasa LTD.'nin de başkanı olarak görev yaptı. 2005'ten 2007'ye kadar İsrail otomobil sektöründe lider bir şirket olan Albar'ın başkanlığını yaptı 2002'den 2005'e kadar Bay Malka, İsrail'in en büyük havacılık ve savunma iş geliştirme ve danışmanlık şirketi olan Elul Technologies Ltd.'nin CEO'su olarak görev yaptı.

2- Raylı sistemlerin güvenliğini sağlayan Cylus siber şirketinin kurucusu ve CEO'su Amir Levinthal. Fars haber ajansına göre Levinthal, AMAN'ın eski bir üyesi. Cylus'u kurmadan önce Amir, İsrail Savunma Kuvvetleri'nin Elit Teknolojik Biriminin Siber Ar-Ge Bölümünün Direktörü olarak görev yaptı. Siber savunma yönetimi ve dağıtımında yirmi yılı aşkın deneyimi olan Amir, karmaşık siber güvenlik, yazılım ve donanım projelerinin geliştirilmesi ve devreye alınmasında son derece yetenekli ekiplere liderlik ediyor. Amir, yüksek lisans derecesini Tel-Aviv Üniversitesi'nden Elektrik Mühendisliği alanında aldı. Olağanüstü teknolojik atılımlar için verilen İsrail Savunma Ödülü'nü alan ekiplerde önemli roller üstlendi. Olağanüstü başarıları ve ulusal güvenliğe olağanüstü katkıları nedeniyle yüksek askeri ödüller aldı.
3- Gal Ganot, İsrail Savunma Kuvvetleri IDF'nin yüksek teknolojili 8200 Birimi mezunu ve Mossad için çalışan bir şirketin yöneticisi.

4- Inbar Arieli, o Synthesis yüksek teknoloji şirketinin kurucusu. “Siyonist Varlığın yeni teknoloji seçkinleri”nin en etkili 100 üyesinden biri olarak derecelendirildi. O da 8200 Birimi'nde görev yaptı. Ayrıca Chutzpah: Why Israel Is a Hub of Innovation and Entrepreneurship'in yazarı. Arieli, zorunlu askerlik hizmeti sırasında girişimcilik becerilerini geliştirdi ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin seçkin istihbarat teşkilatı olan 8200 biriminde teğmen olarak görev yaptı. Askeri görevlerini tamamladıktan sonra ve son yirmi yılda, gelişen İsrail teknoloji sektöründe lider yönetici rollerini benimsedi. Dikkate alınması gereken bir güç olarak, İsrail teknolojisindeki en etkili 100 kişiden biri ve dünyadaki en iyi 100 teknoloji iş kadını konuşmacısından biri olarak gösterildi. Eşi ve üç oğluyla birlikte Tel Aviv'de yaşıyor.

5- İsrail, ABD ve Singapur'un kullanımında bu sistemlerin mimarı olan bir siber savunma uzmanı olarak tanımlanan Amit Meltzer. Amit Meltzer, yatırımcılara, yüksek teknoloji şirketlerine, işletmelere ve devlet dairelerine danışmanlık hizmetleri sunan bir teknoloji stratejisti. Meltzer, siber güvenlik, açık kaynak istihbaratı, bilgi analitiği ve diğer teknoloji alanlarındaki alanlarda VC'lere ve yatırım gruplarına ayrıca Siber savunma konusunda kamu hizmetlerine, bankalara ve ulaşım şirketlerine, ayrıca teknoloji ve start-up şirketlere ürün ve çözüm geliştirme konusunda danışmanlık yapmaktadır (IAI-Elta, Elbit, Cyberbit, AGT, UST Global, Iberdrola ve diğerleri). Meltzer, İsrail hükümetinin istihbarat topluluğunda uzun süre görev yaptı. Meltzer'in son pozisyonu Teknoloji Stratejistiydi. Ayrıca, son derece başarılı bir ajanslar arası OSINT girişimi oluşturup yönetti ve çok uluslu bir teknoloji işbirliği girişimi başlattı. Meltzer Hukuk, Bilgisayar Bilimi, Siyaset Bilimi ve Strateji ve Jeomorfoloji okudu. Felsefe alanında yüksek lisans derecesine sahiptir. Aynı zamanda başarılı bir origami uzmanı.
İran istihbaratı, İsrail vatandaşlarını Türkiye’de vuruyor!..
Bu sefer, İran'ın tehditlerinin – Türkiye'yi ziyaret eden İsrailliler için gerçek bir tehdit de dahil olmak üzere, birkaç açıdan aşırı ciddiyetle ele alınması gerekebilir. Nitekim İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi, geçtiğimiz günlerde Türkiye için mevcut bir seyahat uyarısını netleştirdi ve ülke içindeki İranlı ajanların İsraillilere karşı "yüksek düzeyde risk" ve "somut bir tehdit" olduğunu değerlendirdi.
Açıklamada "İran'ın dünyadaki İsrail hedeflerine saldırma çabalarına ilişkin güvenlik teşkilatında artan bir endişe var" denildi. İsrail makamlarının son derece alışılmadık bir hareketle, belirli hedefler olduğu düşünülen 100 vatandaşla temasa geçtiği ve evlerine dönmelerini istediği bildirildi. Geçtiğimiz hafta sonu İran, İsrail ile büyük ölçekte hesaplaşma kapasitesini göstermek için yaklaşık 100 gelişmiş insansız hava aracının bulunduğu gizli bir yeraltı deposunu açtı.
Bu gösteriden sonra İran’ın intikam yeminlerinden vazgeçmesini beklemek beyhude olmaz mı? Nitekim bu ve diğer duyumlar, İran'ın küçük bir operasyonla yetinmeyeceğini, aksine ağır hasar vermeye kararlı olduğunu güçlü bir şekilde göstermez mi?
İsrail güvenlik ve istihbarat bürokrasisi İran'ın savaşı ülke sınırları dışına taşıma kapasitesinin tırpanlanması için koordineli bir yanıt verilmesinin, ABD ve Batı'nın çıkarlarını koruyabileceğini, İsrail ve Amerika'nın Arap müttefiklerini güçlendirebileceğini ve bölgesel istikrarı teşvik edebileceğini söylüyor.
Bu perspektife göre İsrail'in beş stratejik zorlukla uğraşması gerekiyor. Bunlardan ikisi, İsrail toplumunun dokusu ve İsrail'in altyapısı ile ilgili olarak, kuzeyde ve güneyde çevre anlamına gelen yereldir. İsrail’in üstesinden gelmesi gereken diğer üç dış soruna veya bölgesel zorluklara odaklanması zaruri. Ve bu İsrail ve küresel alan, İran'ın meydan okuması ve Filistinli komşuları ile olan ilişkiler hakkında.
Moskova - Tahran yakınlaşması!.. İran konjuktre oynuyor…
İran, Ukrayna'daki harekatın başlangıcında uzlaşı pozisyonu aldı. Tahran, Moskova'ya yönelik uluslararası kınama dalgasına katılmadı ve Rusya'nın operasyonunu desteklemedi. İran, bu gelişmelerin başlıca suçunu ABD ve NATO'nun kapısına yükledi. Aynı zamanda Tahran, ateşkes ve Rusya ile Ukrayna arasında müzakereler için çağrıda bulunmaya devam ediyor, hatta iyi niyet teklifinde bulunuyor.
Rusya açısından İran'ın temel değeri, kesinlikle önemini korusa da, ticaret ve ekonomik işbirliğinde konusunda çokta işlevsel sayılmaz. İran'ın şu anda Rusya'ya sunabileceği en önemli şey, sert Batı yaptırımları altında kalkınmayı kolaylaştırma deneyimidir.
Ankara'nın namlusunda kimler var?
Türkiye Milli Güvenlik Kurulu (MGK) 26 Mayıs'taki toplantısında, Türkiye'nin güvenliğini sağlamak için ülkenin “güney sınırlarında” mevcut ve ileriye dönük operasyonlara devam edilmesi gerektiğini duyurdu.
Türkiye'nin MGK'sı, bu tür operasyonların komşularının egemenliğine yönelik olmadığını vurguladı (muhtemelen Suriye ve Irak'a atıfta bulunuyor). “Muhtemel bir operasyon”un hedef omurgasını Suriye Kürt bölgesindeki radikal sol Halk Savunma Birlikleri'nin (YPG) oluşturduğu ABD destekli “Suriye Demokratik Güçleri”ne (SDG) karşı askeri bir harekata hazırlanmak anlamına geldiğine şüphe yok.

Ankara'nın stratejik hedefi, İdlib'den Irak sınırına kadar uzanan bir güvenli bölge oluşturmak ve bu Türkmen nüfusun bulunduğu bölge ile birleştirmek. Türkiye'yi PKK ve diğer yan ürünü terör örgütlerinin saldırılarından koruma görevlerinin yanı sıra oluşturulacak “tampon bir bölge”, Esad hükümetinden kaçan Suriye'deki yerinden edilmiş kişiler için güvenli bir sığınak işlevi görebilir; ancak Türkiye'ye girmelerine izin verilmemelidir.
Ek olarak, planlar halihazırda Türkiye'de bulunan Suriyeli mültecilerin bir kısmının bu bölgeye geri getirilmesini de içeriyor. 2023 Türkiye seçimlerin arifesinde, bazı mültecilerin Suriye'ye taşınması Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan ve partisine (AK Parti) puan kazandırabilir. Türkiye ve müttefiklerinin Tel Rıfat ve Münbiç'e, ayrıca Barış Pınarıı Harekatı bölgesinden doğuya ve batıya doğru ilerlemesini öngörülüyor. Hedef, sonunda İdlib'den Irak sınırına kadar uzanan bir güvenli bölge oluşturmak. Bu durumda Ankara, hem Washington'un hem de Moskova'nın direnişini aşmak zorunda kalacak. Türkiye'nin tüm zorluklara ve açmazlara rağmen yine de bu operasyonu gerçekleştirme şansı her zamankinden daha yüksek.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, Ankara'nın açıkladığı Suriye'deki yeni operasyon ve Rus birliğinin bu ülkeden çekileceğine ilişkin verilerin öncesinde Türkiye'ye geldi. Lavrov, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile de görüştü.
Rusya Federasyonu'nun Suriye konusunda Türkiye ile yakın işbirliği içinde olduğunu ve Ankara'nın endişelerini anladığını söyledi. Askeri uzmanlara göre Ankara'nın sınır boyunca 30 kilometre derinliğinde "güvenli bölgeleri" genişleterek, Tel Rıfat ve Münbiç'i ve daha doğuyu hedef alarak yapmak istediği şey bu.
İran’ın drone savaşı ve Başika Türk üssüne saldırısı…
Erbil’de ABD konsolosluğu bölgesindeki bir yolda trafikteki bir hedefi hedef alan drone saldırısında üç kişinin yaralandı. Arap haber kaynaklarına göre, saldırının hedefi, Mossad'ın bölgede operasyon şefi olarak görev yapan kıdemli subayın ortadan kaldırılmasıydı.
Devrim Muhafızlarına yakın yerel kaynaklar Mossad'ın suikast komutanı "Ilak Ron"un bu saldırıda öldüğünü doğrulandığını belirtiyor. İran, son yıllarda drone teknolojisini Irak'taki vekillerine taşıdı ve bölgeyi silahlı insansız hava araçlarıyla doldurdu. Hizbullah'ın, bazıları muhtemelen mühimmat taşıyabilen ve kamikaze silahı işlevi gören binlerce insansız hava aracı var; Yemen'deki Husiler, Suudi Arabistan'a karşı sürekli insansız hava araçları kullanıyor.
İran'ın insansız silahlı hava araçlarını Orta Doğu'ya yayma tehlikesi sözkonusu. Bu, İran'ın istihbarata sahip olduğu ve insansız hava araçlarını ve roketlerini kullanarak mesajlar gönderdiği anlamına geliyor. Roketler ayrıca yakın zamanda Başika yakınlarındaki bir Türk üssünü ve ayrıca Kalak petrol rafinerisini hedef aldı. Dolayısıyla İran, isterse Türk güçlerine, ABD'ye ve Kürt yetkililere saldırabileceğini söylüyor.
Hatta Tahran yönetimi Başbakan Mustafa Kazimi'yi hedef almak için Irak'taki milis müttefiklerine insansız hava araçları gönderdi. İran, bugünlerde insansız hava aracı kullanımına karşı hiçbir kırmızı çizgi görmüyor. İran, makul bir inkar edilebilirlik nedeniyle insansız hava araçları ve roketler kullanıyor. Bu araçların parçalarını Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen'deki gruplara kolayca taşıyabiliyor. Muhtemelen yakın bir zamanda Tahran mahreçli yerel terörist gruplar hatta paramiliter güçler, İran'ın gönderdiği silahlı insansız hava araçları sistemleri uçurabilir ve İran saldırılarla hiçbir ilgisi yokmuş gibi davranabilir.
Erbil’in ana caddesinde 3 otomobil İHA ile vuruldu. Bu haberden birkaç saat sonra İngiliz ve Arap bazı haber kaynakları, söz konusu otomobillerde İsrail’in casusluk teşkilatı Mossad’a bağlı bir terör timinin bulunduğunu ve asıl hedefin onlar olduğunu bildirdiler. Iraklı haber kaynakları bu saldırıda Mossad’ın Terör Mangası Komutanı İlak Ron’un öldüğünü söylüyorlar. Henüz hiçbir grup bu saldırının sorumluluğunu üstlenmedi. Öte yandan katil İsrail yetkilileri de bu saldırıyla ilgili bir açıklama yapmış değiller.
Enerji Jeopolotiği…
Enerji jeopolitiği son dönemde Türkiye-İsrail ilişkilerinde kritik bir rol oynadı . Bazı uzmanlar, uzun süredir gergin olan Türk-İsrail ilişkilerini onarmayı umarak Türkiye'nin son cazibe atağı hakkında spekülasyonlar yapsa da, enerjinin her şeyden önemli olduğu açık. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şubat ayında yaptığı açıklamada, "İsrail doğalgazını ülkemizde kullanabiliriz, kullanmanın ötesinde, Avrupa'ya geçişi için ortak bir çabaya da girebiliriz" dedi.
Türkiye enerji kaynakları hususunda alternatif projelerle ilgileniyor. Bu kapsamda Rusya ve İran'a olan doğalgaz bağımlılığını azaltmak isteyen Türkiye, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ nden doğalgaz tedarik etmek istiyor. Türkiye, ihtiyaç duyduğu doğal gazı en pratik ve ucuz şekilde Irak Kürdistan Bölgesi’nden tedarik edebilir.İhtiyacından fazlasını da Avrupa Birliği ülkelerine satar.
Bundan kime ne?
Türkiye’nin enerji politikasını belirleyenler, Türkiye, Ukrayna-Rusya savaşından sonra Avrupa Birliği ülkelerini kara kara düşündüren enerji açığı krizini fırsata dönüştürmek istiyor.
Ankara, Rusya’nın Ukrayna’yı istilasının başlamasının ardından Ege ile Karadeniz arasındaki Çanakkale ve İstanbul boğazlarını hem Rus hem de NATO savaş gemilerine kapatmış durumda.NATO-Rusya savaşı dünyanın dört bir yanındaki işçileri, özellikle de Balkanlar ve Ortadoğu’dakileri feci bir nükleer savaşla tehdit etmektedir. NATO’nun Rusya'ya karşı yürüttüğü genişleme politikasının Ortadoğu’da bölgesel bir yangına yol açma tehlikesi içerdiğine dair işaretler giderek artıyor.
Ankara - Tahran istihbarat savaşları…
Daha bir kaç ay önce İran, Erbil’de “MOSSAD üssü” diye Türkiye’ye doğalgaz getiren şirket yöneticisinin evini vurdu!.. Bölgesel yönetimin başkenti Erbil, KDP’nin kontrolü altında. Kürt yönetimi, Bağdat denkleminde İran’ın dengesini bozabilecek ittifaklara yöneliyor. Bu yönelmenin arka planında Türk diplomatların ve istihbaratçılarının tavsiyeleri olabilir. Küresel emperyalist odaklara meydan okuyan Türkiye’nin İran ve arkasındaki şer odağına pabuç bırakmayacağı o kadar kesin ki.
MİT ve MOSSAD iştiraki…
MİT ve MOSSAD arasındaki ilişkiler ağı ile işbirliği tam bir muamma. Çözebilene aşk olsun! 1993’de, dönemin Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin İsrail'i ziyaret etti. Bu ziyaret sırasında iki ülke “12 Maddelik çok gizli bir anlaşma” imzaladılar. Bu anlaşmaya göre Türkiye, Mossad'ın Suriye ve İran'a sızmasına ve operasyonlar yapmasına yardımcı olacaktı.
Dahası; İsrail İstihbaratına Tevel ve Tzomet adlı MOSSAD şubelerinin resmen açılmasına izin verilmişti. İsrail savaş uçaklarına Konya'da uçuş üssü tahsis edilmişti. Hikmet Çetin'in imzaladığı anlaşmadan bir süre sonra 1994 Kasım'ında Başbakan Tansu Çiller, İsrail'i ziyaret etti.
Türkiye-Mossad ilişkileri ayrıntılarıyla masaya yatırıldı. O günden günümüze kadar bu ilişki, gizliliğini korudu. Ne oluyor ne bitiyor bir Allah bir de MİT Başkanı Dr. Hakan Fidan biliyor.
İsrail, sorunlarını Türkiye’siz çözemez!..
İsrail'in küçük nüfusu Ortadoğu'da tutunmasına yeterli değil. İsrail bunun farkında. Çözüme muhtaç sorunları var. Bunlardan birincisi meşruiyet sorunu. İkincisi kuşatılmışlık sorunu. Üçüncüsü su ve petrolden uzak olması. Dördüncüsü Pax Amerikan ekseninde olması, beşincisi iç güvenlik, altıncısı da evrenselleşememe ya da yerellik sorunu.
Doğu Akdeniz’de devam eden ve Türkiye’yi de doğrudan ilgilendiren ‘enerji’ kavgasında son nokta konulmuş değil. İsrail’in Doğu Akdeniz'e komşu ülkelerle olan ilişkileri, bölgenin refahı ve huzuru için son derece önemli ve gerekli. Burada en önemli sorun, İsrail yönetiminin Doğu Akdeniz'de Türkiye ile AB üyeleri Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında doğal gaz keşif ve sondaj faaliyetleri nedeniyle yaşanan gerginlikte, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile stratejik işbirliğini güçlendiren adımlar atması.
İsrail ve Türkiye arasındaki bir diğer önemli konu da petrol ve doğalgaz.
İsrail’in 8 milyonluk nüfusuyla bulduğu gazın tamamına ihtiyacı olmayacağını, dolayısıyla bir boru hattıyla gazın Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa Birliği’ne ulaştırılabileceğini İsrailli yetkililer göz ardı etmemeli. İsrail’in doğalgaz rezervi, BP Strategic Review (2020) verilerine göre 0,5 trilyon metreküp. Başka kaynaklarda bu rezervin 1 trilyon metreküpe yaklaştığı belirtiliyor.
Güvenlik tabanlı politikaların gündelik hayatın her anına yansıdığı İsrail’de yönetimin bazı Arap ülkeleri ile imzaladığı Abraham Accords/ “İbrahim Anlaşması”na güvenerek istikrarı sağladığını düşünmesinin ne kadar aldatıcı olabileceği önümüzdeki günlerde net şekilde ortaya çıkabilir.
İsrail, Türkiye’siz yapamaz!..
İsrail, coğrafi olarak yalnızlaştırılmıştır. Müttefiklerden yoksundur. Coğrafi açıdan dış tehditlere açıktır. En büyük düşmanı İngiltere'dir. Bu nedenle daha fazla askeri güce ihtiyaç duymaktadır. İsrail’in dış politikası, güvenlik endişeleri tarafından ağırlıklı olarak şekillendirilmektedir. Bu kapsamda İsrail ve Türkiye arasındaki iletişimin açık tutulması önemli olduğu gibi ve İsrail’in, Doğu Akdeniz’de bir nevi Türkiye karşıtı bir eksende yer almasının İsrail’in güvenlik politikaları açısından sorun teşkil edeceği unutulmamalı.
Türk İstihbaratı, VEVAK ile MOSSAD’ın ensesinde!..
Türk medyasında, MİT’in artan karşı casusluk operasyonlarının Türkiye’nin iç politik dengeleriyle ilgili bir tarafı olabileceği yorumlarına daha sık rastlanıyor.Bu tür analizleri yapanlara göre, MİT Başkanı Dr. Hakan Fidan başarılı operasyonlara imza atıyor. PKK terör örgütünün liderlerini etkisizleştirme, yurt dışındaki paralel devlet yapılanmasının tarumar edilmesi, suçluların paketlenmesi bunlara dahil.
Ayrıca Mossad bağlantılı şebeke dışında Rusya ve İran bağlantılı iki farklı ağı deşifre eden operasyonlar birlikte düşünüldüğünde Erdoğan sonrası süreçte, Erdoğan’ın potansiyel halefleri arasında adı geçen MİT Başkanı Dr. Hakan Fidan’ın profilinin yükseldiğini söylüyorlar.
2021, 24 Eylül’de ikisi İranlı, altısı Türk sekiz kişi bir firari pilotu kaçırmaya çalıştığı suçlamasıyla tutuklanmıştı. 9 Ekim’de de İstanbul ve Antalya’daki operasyonlarla altı Rus casusunun ele geçirildiği açıklanmıştı. Nitekim bu başarılı “Countrespionage” faaliyetler sonrasında Türk medyasında; “Bu operasyonlar, Dr. Hakan Fidan yönetimindeki MİT’in bölgede ne denli etkin bir güce kavuştuğunu bir kez daha gözler önüne serdi” türünden yorumlar yoğunlaştı.
MİT’ten Mossad ajanlarına operasyon…
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın bir yıllık takibi ile İsrail adına casusluk yapan 15 kişilik şebeke çökertildi. Casuslar, özellikle Türkiye'deki Filistinli ve Suriyeli öğrenciler hakkında bilgi topluyordu. Özellikle savunma sanayii alanında eğitim alanları takip ediyorlardı.

Bilgiler, şebeke aracılığıyla Mossad'a şifreli olarak ulaştırılıyordu. Gözaltına alınan 15 şüphelinin "uluslararası casusluk" suçundan tutuklanmasına karar verildi. Üçer kişilik timlere bölünen tamamı Arap asıllı 15 Mossad ajanının tamamı Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) sistematik takibi sonucu 7 Ekim 2021'de gerçekleştirilen gizli operasyonla yakalandı. 1 yıl boyunca adım adım izlendiler. 3 kişilik 5 timden oluşan casusluk şebekesi oldukları anlaşıldı. Amaçları ve yöntemleri deşifre edildi.
Şebeke, ayrıca İsrail için önemli belgeleri de ele geçirmeye çalışıyordu. Bu kapsamda dernek ve kuruluşlar hakkında raporlar hazırlıyordu. Casusların vize problemleri, bizzat Mossad tarafından çözülüyordu. Şebeke üyeleri, direktifleri almak için yurt dışına çıkıyordu.
Kendi aralarında iletişim ise market ya da ankesörlü telefonlarla yapılıyordu. Çoğu Arap uyruklu olan casuslara ödemeler kripto parayla, havale ofisleri ya da kuyumcular vasıtasıyla yapılıyordu. Casusların vize problemleri, bizzat Mossad tarafından çözülüyordu. Şebekenin rahat çalışabilmesi için, bazı üyeler için kayıp ilanı verilmişti.
Ancak onlar da MİT takibindeydi. Şebeke üyelerine 4 ilde eş zamanlı operasyon düzenlendi.Tutuklanan casuslardan Muhammed el Temimi Salhab sorgusunda; Türkiye’deki Filistinliler’le ilgili bilgiler topladığını, çeşitli fişleme dosyaları karşılığında binlerce euro aldığını, Mossad yetkilisiyle İsviçre’de yüz yüze görüştüğünü, kendisine dizüstü bilgisayarda dosya şifrelemeyi öğrettiğini anlattı.İşin ilginç tarafı ne biliyor musunuz? İsrail Parlamentosu Dış İlişkiler ve Güvenlik Komisyonu Başkanı Ram Ben-Barak ise yakalanan 15 kişinin Mossad ile bağı olmadığını iddia etti. Barak, “Yakalanan isimlerin hiçbiri İsrail için çalışmıyordu” ifadelerinde bulundu.
Türkiye, casusluğu diplomatik krize dönüştürmedi…
Türk istihbaratının bu 15 kişilik sazan grubu ile irtibata geçen İsrail istihbarat görevlilerini tesbit etmemesi söz konusu değil. Dolayısıyla MİT tarafından ifşa edilen bilgilerin Mossad görevlilerine uzanmaması, soruşturmanın Filistinliler ve Araplarla sınırlı tutulması, operasyonun, siyasi ve diplomatik etkilerini dikkate alan bir seçicilikle yapıldığını ortaya koyuyor.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,00 M - Bugn : 28114

ulkucudunya@ulkucudunya.com