« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Oca

2022

Bazı iktisatçılar özür borçlular

Fatih Özatay 01 Ocak 1970

Ocak 2002’de %72 düzeyinde olan tüketici enflasyonu 2005’in sonunda %7,7’ye düştü. O dönemi, bazı köşe yazarları ve ekonomistler ‘yüksek faiz – düşük kur” politikasının uygulandığı bir dönem olarak nitelendiriyorlar. Bu politikanın cari işlemler açığını çok yükselttiğini vurgulayarak dönemin para politikasını eleştiriyorlar. Ciddiye alınacak bir eleştiri olduğuna şüphe yok. Bir şartla: Cari işlemler hesabındaki gelişmeleri sadece faiz-kur ikilisi çerçevesinde değil bu ikilinin de dahil olduğu ama daha geniş bir çerçevede incelemek gerekir.

Mesela şu soruya yanıt aramalı. O dönemde yüksek bir büyüme ve yüksek bir kredi artış oranı vardı. Merkez Bankası bu iktisatçıların önerdiği gibi ‘yüksek’ olan faizini düşürse, kredi artışı daha da artıp cari işlemler açığını yükseltmez miydi? Bu çerçevede mesela neden akla hep faiz politikası geliyor da makro ihtiyati politikalar (BDDK’nın daha düşük kredi-sermaye oranı istemesi, kredi-değer oranını düşürmesi, kredi kartı taksit sayısını azaltması gibi) akla gelmiyor? Enflasyon yolunda gidiyorsa ve politika faizi de enflasyonun izlediği yola göre hareket ediyorsa, neden kredi arzını kısmak için daha etkili politikalar düşünülmesin?

Bir başka düşünülmesi gerek konu şu olguyla ilgili. O dönemin gelişmiş büyük ülkeleri için yapılan çalışmalar bakın. Hemen hepsi ‘normal’ bir reel faizi %4 civarında düşünür. Para politikası literatürüne hakim olanlar bu ‘normal’ reel faizin, mevcut enflasyonun hedeflenen enflasyona eşitse (çok yakınsa) ve büyüme oranı da potansiyel düzeyinde ise (çok yakınsa) ‘olması gereken’ reel faiz olduğunu bilirler. Oysa o dönemde Türkiye’yi düşünün. %72 olan enflasyonun 2002 sonunda %35’e, 2003 sonunda %20’ye, 2004 sonunda %12’ye düşürülmesi hedefi var. Demek ki gelişmiş ülkeler için normal kabul edilen bir reel faizin belirgin biçimde üzerinde olması gerekiyordu Türkiye’deki reel faizin. Enflasyonu onca yüksek düzeye çıkardıktan sonra, düşürmek için bu maliyete katlanacaksanız, demek ki ortaya çıkan sorunların (liranın reel olarak değerlenmesine yol açan nedenlerin) başka araçlarla üzerine gitmeye çalışmak gerekir. Elbette daha önemlisi de şu: Enflasyonla mücadele ederken cari işlemler hesabını bozucu yan etkiler ortaya çıkıyorsa, enflasyonla mücadeleden vaz mı geçeceksiniz yoksa orta vadeli bir perspektifte verimliliği artırıcı politikalara mı girişeceksiniz?

‘Yüksek faiz – düşük kur’ diye yazıp çizen arkadaşların özellikle şu sıralar yaşadıklarımız üzerinde başlarını ellerinin arasına alarak uzunca düşünmelerinde yarar var. Önerilerimiz çerçevesinde hareket edip politika faizini düşüren Merkez Bankası ‘yüksek faiz – yüksek risk – yüksek kur– yüksek enflasyon’ yarattığına göre biz nerede hata ettik diye sorgulamalılar. Yardımcı olmak için bir de grafik vereyim onlara. Grafikte Ocak 2002 – Ocak 2006 ve Ocak 2018 – Ocak 2022 dönemi yıllık tüketici enflasyonları var. Ocak 2022 için yüzde 50’yi uygun gördüm; o da yer alıyor grafikte. Yatay eksende ise aylar yer alıyor: Her biri ilgili dönemlerin Ocak aylarını gösteriyor. Grafik üzerinde dedikodu yapmama gerek yok; yeteri kadar açık. Evet, önerileri ‘yüksek faiz – yüksek risk- yüksek kur – yüksek enflasyon’ sonucuna yol açan iktisatçılarımızdan yanıt bekliyoruz.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,99 M - Bugn : 21731

ulkucudunya@ulkucudunya.com