« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

22 Nis

2009

Akademiden halka inen bilge rektör: Erol Güngör-Kibar Ayaydın

01 Ocak 1970

Türk tefekkür tarihinin müstesna simalarından biridir Erol Güngör . Tefekkür semamızda kendi ışıltısıyla çevresini Aydınlattı. Onun ele aldığı meseleler, önümüzde adeta bir yumak gibi sarmalanmış, çözüm bekleyen binlerce yıllık problemlerdi. Derin muhakemesi, pratik çözümlerle pek çok meseleyi vuzuha kavuşturMuş olan Erol Güngör parlak zekasının ışıltılarını, sinesinden çıktığı bu aziz milletin önüne adeta bir projektör gibi tutMuştur.



Erol Güngör Türk-İslâm medeniyetinin ortaya koyduğu cihanşümul insanlık anlayışını tekrar gündeme taşıyan, bu taşıdığı değerler silsilesi ile yeniden varolmanın sosyo-psikolojik analizini yapan insandır. Onun mayasında bu topraklarda yaşayan sessiz yığınların hür sesi vardır. Erol Güngör idealist bir insandı. Onun idealistliği plân ve proje adamlığının ötesinde, yaşantısının her anında hissedilirdi. Halkın içinde halkla beraber koşuşturan Erol Güngör aynı zamanda insanıyla iç içe olan, sıra dışı bir halk Aydınıdır. Onun dünya ile olan ilişkisi sadece gelecek kuşakların yetişmesi adına tasarruf edilmesinden başka bir şey değildir.



Erol Güngör bir rektördür aynı zamanda.Üniversitenin başında, ilim mahfillerinde sabahlayan; Türkiye 'nin ortak geleceğini gören bir insandır o. Onun karakterini, bu toprakların mayasında bulunan yüksek secâhat ve iman şuuru şekillendirir. O, hiçbir zaman makam ve mevki peşinde koşmamıştır. Kendisine tevdi edilen görevleri, adeta bir emir telakki edip; onu en güzel şekilde yerine getirmeyi, taşıdığı Aydın sorumluluğunun bir parçası olarak görmüştür. 12 Eylül muhtırasından sonra kendisine Konya Selçuk Üniversitesi 'nin rektörlüğü verilince bu görevi yarının büyük Türkiye 'si adına severek kabul etmiştir. Yaşadığı çevrenin insanıyla bir kıraathanede oturup konuşacak kadar mütevazı olan bu insan kapı kapı dolaşıp üniversite için himmet isteyecek kadar da halktan bir insandı. O, bütün bu gayretleriyle bir samimiyet abidesidir. Ondan yazı isteyen Kayseri 'deki 'Dolunay ' isimli mahallî bir dergiye yazı gönderip; oradaki gençleri kültür ve medeniyetimiz adına yüreklendirecek kadar sevgi dolu bir insandır. O samimiyet sayesindedir ki Konya , temelleri ilim, sevgi ve kardeşlik olan köklü bir üniversiteye sahip olMuştur. Erol Güngör göreve geldiği Konya Selçuk Üniversitesini, sekiz ay gibi çok kısa bir sürede iki fakülteden sekiz fakülteye çıkartmış; bunun yanına da dört yüksek okul ekleyerek, üniversiteyi bilimsel kulvarda yarışacak bir zemine taşımıştır. Bu asil milletin evlatlarına yakışır bir ciVanmertlikle, üniversiteyi adeta bir bilim merkezi haline getirdi. Onun yılma bilmeyen çalışmalarına yurdun dört bir yanından destek geldi. Bilim adamları onun sıcak ve samimi davetine icabet ederek, bu ilim yuvasında hizmet etmeye başladı. Bilim adamıyla halkın kucaklaşmasında, onun unutulmaz katkıları olMuştur. Konya halkı böyle bir insana sahip olmakla gururluydu. Mevlâna şehri, Şemslerin diyarı olan bu şehir, gönül dostlarını sinesine çekiyordu. Bu gönül dostlarından biri de Erol Güngör 'dü . Konya halkı seviyordu Erol Güngör 'ü. O halkıyla hemdem olMuş; bilgi ve tecrübesini bu yörenin insanına akıtmış; hatta onun da ötesinde alemşümul bir anlayışın Konya 'da yükselen bir sesi olMuştur.



Erol Güngör halka inmeyi bilen bir insandı. Halkla kendi arasına hiçbir zaman mesafe koymadı. Onun için, halk çok önemliydi. Her şeyden önce; yapılan işlerin doğruluğuna inandırılan bir halk ile, her şey yapılabilirdi. O bu noktada, kendi halkının güvenini ve sevgisini kazanmıştı. Erol Güngör , hiçbir zaman; kendi fildişi kulesinin yalnızlığına çekilen, kendi insanını bilmeyen Aydınlardan olmadı. Devletinin itibarını şahsi itibarından yüce gören bu insan; üniversitenin bütün kaynaklarını kuruşu kuruşuna bu milletin evlatları için kullandı. Edibe Sözen , 'Modern Türkiye 'de Siyasî Düşünce , Muhafazakârlık' isimli eserde, Erol Güngör 'ü halka yaslanan yapısıyla 'organik' bir Aydın olduğunu; Foucolt'tan yaptığı bir iktibasla da onu bir 'bir geleneğin yazarı' olarak niteler. Sözen'in yorumunda Erol Güngör bir sürekliliğin halkasıdır. 'Bir sosyal psikolog olarak Güngör 'ün Türk muhafazakâr düşünce hayatındaki yeri, 1920'lerde çağını yakalayan Gökalp 'in yeri ne ise odur. Gelenek ve kültürü halk perspektifinde olduğu gibi, kesintilerle değil, sürekliliği olan zaman dahilinde yorumlayan bir radikal muhafazakâr Güngör için 'şimdi gelecek ve geçmiş' arasında ancak sanatkarane ve ilim insanına dair yaratmalar vardır. Klasik muhafazakârlığın hâkim söylemindeki 'aile, millet ve kutsal hak' öğelerinin yerine, Güngör 'ün radikal muhafazakârlığında 'halk' vardır; daha doğru bir deyişle halkı öne çıkaran 'gönüllü' bir tavır vardır. Yine bu söylemde yer alan 'soyut insan' yerine, 'yeni insan tipi'ini oluşturma arzusundadır. Değişmez ilahi kanunlar yerine, kültürel göreceliliği savunan Güngör , bir elitist değildir, kitleye yönelik olumlu vurguları vardır, sezgi ve duyuyu da bilimsel disipline katan bir Aydındır.' Bugün, o şahsiyet abidesinden alınması gereken çok dersler olduğuna inanıyorum.



Erol Güngör , Cumhuriyet nesillerine tahlilci bir anlayışıyla, sağlam bir ilmî zihniyet bırakmıştır. Erol Güngör , bu yönüyle hocası olan Mümtaz Turhan 'dan asistan olarak faydalanmış; onun rahleitedrisinden yetişmiş bir insandır. Onun ölümünden tam on dört yıl sonra sevgili hocası hakkında yazı yazması, aslında onun Mümtaz Turhan 'dan aldığı ilmî disiplinin bir neticesiydi. Çok sevdiği hocasını anlatırken, hislerine gem vurmak için tam on dört yıl geçmesi gerekiyordu. Mümtaz Turhan , Türkiye 'de ilmin 'disipliner' bir anlayışa oturmasını sağlayan şahsiyetlerin başında gelir. Erol Güngör ; 'Esasen benim fikirlerimde onun düşüncesinin bir uzantısı sayılabilir' ifadesiyle hocasının yolunda olduğunu söyler. Erol Güngör , üzerinde Mümtaz Turhan 'ın bu denli tesiri Erol Güngör 'ü de tıpkı hocası gibi çok yönlü hale getirmiştir. Onun Mümtaz Turhan hakkındaki şu tespitini, kendisi içinde yapılmış bir yorum olarak algılayabiliriz. 'Ben hayatımda onun kadar şahsiyetinin bütün boyutlarını bu derece ahenkli hale getirmiş ve hepsini ilimci düşünce esası etrafında birleştirmiş ve bütünleştirmiş başka insan görmedim.'



Erol Güngör sürekli okuyan, düşünen ve yazan bir insandır. Onun okumaları edebiyattan felsefeye, psikolojiden tarihe kadar çok geniş bir yelpazeyi içerir. Osmanlıca 'ya olan derin vukufiyeti ise, ona geniş bir bakış açısı sağlamıştır. Onun bu çok yönlü okumaları, zihninde ortaya çıkan pek çok meselenin de yeni bir anlayışla yorumlanmasına yol açar . Özellikle Amerika 'da bulunduğu yıllarda batıyı çok iyi tanımıştır. Batının sosyal yapı itibariyle çöküşe gittiğini görmüş, istihsal vasıtalarının insanları mutlu etmedeki başarısızlığı karşısında, bilim adamlarının yeni arayışlar içinde olduğunu gözlemlemiştir. Batıda, insanlar arası ilişkilerin güçlendirilmeye çalışıldığını görmüş, bu çalışmalar sırasında özellikle aile müessesesinin tekrar ikame edilmeye çalışıldığına şahit olMuştur. Bu ülkenin Aydını nitelemesiyle Cafer Vayni , Kültür Dünyası'na Erol Güngör 'ü şöyle değerlendirir: 'O, Batının ekonomik yönden ilerlemesine rağmen, sosyal ve mânevî yönden çöküş noktasına doğru geldiğini, modernizmin pek çok ızdırap getirdiğini ama modernizme katlanabilecek bir ideoloji üretmekte Batı'nın aciz kaldığını biliyordu. O, Batı toplumlarının boşanma, doğum oranının düşüklüğü ve bir çok nedenlerle yalnızlar toplumu olduğunu ve hükümetlerin yalnızlık duygusunu yok etmek ve topluluk duygusunu hakim kılmak için özel politikalar geliştirdiğini; aileyi sağlamlaştırmaya ve kuşaklararası diyalogu sağlamaya çalıştığını da biliyordu. O, ekonomik yönden ilerleyen Batı'nın aynı zamanda grupları bireye indirgediğini, bireyi ise yıprattığını ve bunun sancısını çektiğini de biliyordu. O, başta Avrupa Topluluğu ülkeleri olmak üzere, ekonomik yönden gelişmiş bütün Batı devletlerinin; nüfusu artırıcı politikalar uyguladıklarını, bunun başarıya ulaştırılması için çeşitli özentilerle kadını eve bağlamaya çalıştıklarını da biliyordu… Hani, Sanayileşmeyle birlikte Batı'da mantık, bilim ve ilerleme düşüncesi geliştikçe; tanrıların arkalarında özgür ve mutlu insanlar bırakarak yok olacağı söylenip, yazılıyordu. Gelişmeler ise Batı'da daha mutsuz, daha bağımlı bir nesil yetiitirmiş, bu ıstırap batının dini yeniden keşfetmesine vesile olMuştur. Bunları ve Batı'nın bir çok açmazını yakından takip eden Erol Güngör , aynı zamanda ülkesinin resmî politikasının Batılılaşma olduğunu da biliyordu. Belki de çelişkili durum Erol Güngör 'ün eserlerini 1970-83 arasındaki 13 yıla sığdırmasının nedenidir. Ve gerçek bir entelektüel, gerçek bir Aydın sorumluluğuyla ülkesine hizmetini de en iyi bir şekilde yerine getirdi Güngör . Bir tarafta sosyal ve mânevî yönden çöken Batı, diğer tarafta Batılılaşmaya çalışan Türkiye … Türkiye 'nin batılılaşmaya çalışması sonucu toplumumuzu bekleyen tehlikeleri sezen Güngör , hayatı boyunca da en fazla Batılılaşmayı sorgulamıştır. Bu hareket neticesinde toplumdaki değişmeyi, ikiliği yakalamaya ve çözüm yolları önermeye çalışmıştır. Batı ve doğu kültürünü çok iyi bir şekilde etüd eden Güngör , Türkiye için en büyük tehlikeyi kendi kültürünü, töresini bırakıp başka milletlerin örf ve adetlerini benimsemek, devletin kanun ve nizamlarına itaat etmemek, geçici rahatsızlıklara aldanıp ileriyi görmemek de görüyordu.'



Erol Güngör ; Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik isimli eserinde Batılılaşmayla ilgili şöyle bir değerlendirme yapar: '…Bizim bugünkü sosyal ve kültürel sıkıntılarımızın, çöküntülerimizin hiç biri de modern teknolojinin girişinden dolayı meydana gelmiş değildir. Tersine, modern teknoloji gelmediği halde, millî kültürden pek çok şey gidebilmiştir. Batı medeniyetini almak ve benimsemek isteyen bütün ülkelerin ortak özellikleri, kültürlerinin henüz böyle bir medeniyetten gelecek bozucu tesirlere direnecek kadar sağlam olmayışıdır. Türkiye 'ye gelince, onun asıl talihsizliği bu medeniyet alışverişinde kendi millî kültürünün dıştan ziyâde içten tahribata uğraması, böylece batılılaşmanın bozucu tesirlerine tamamen açık bir hale getirilmesidir. Türkiye 'de bugün hâlâ bağımsız bir kültür şahsiyetinden söz ediliyorsa, bunu bizim eski kültürümüzün her türlü hoyratlık karşısında hâlâ direnecek kadar kuvvetli olmasına borçluyuz.'



Erol Güngör Amerika 'dan döndükten sonra, batıdaki ilmî eserlerin Türkçe 'ye çevrilmesinde büyük gayretler içinde olMuştur. Onun bu tercüme faaliyetlerinde, Hilmi Ziya Ülken 'in 'Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü' isimli eserinin de mühim bir tesiri vardır. Paul Hazard 'dan, 'Batı Düşüncesindeki Büyük değişme', Robert B . Downs'dan, 'Dünyayı Değiştiren kitaplar', R. Aron 'dan, 'Sınıf Mücadelesi', K. E. Boulding'den, 'Yirminci Asrın Manası', W. Rostow'dan, 'İktisadi Gelişmenin Merhaleleri', John Neft 'den, 'Sanayileşmenin Kültürel Temelleri', D. Krecek'ten, 'Sosyal Psikoloji , Nazariye ve Problemler' bu eserler arasında sayılabilir. Onun, Batıdaki ilmî gelişmenin bu denli farkında oluşu, onun Türkiye gerçekleriyle örtüşecek çözümler arayışına götürecektir. O, bu yönüyle gelecek Türkiye 'sinin pek çok meselesini de aslında yerinde tespit etmiştir.



Teknolojinin kültür üzerindeki etkisini teferruatlı bir şekilde 'Kültür Değişmeleri ve Milliyetçilik' isimli eserinde incelemiş olan Erol Güngör ; Türk Edebiyatı Vakfı 'nın Çarşamba sohbetlerinde bu meseleyi özetlerken, teknolojinin kültürüyle geldiğini, ancak bizde tam manasıyla bu kültür değişmelerinin kavranamadığını, Aydınların Batı'dan teknik unsurları alırken, hakiki manada Batı ahlâkının alınmadığını, bundan dolayı da yanlış bir batılılaşma anlayışının benimsendiğini söyler.



Erol Güngör , hiçbir zaman yetiştiği coğrafyaya sırt dönmemiştir. Onun ele aldığı hassas noktalar, belki kendini yalnızlığa itmiş olsa bile getirdiği bakış açısıyla ilmî bir zihniyetin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Batının materyalist anlayışıyla, doğunun mistik tecrübesini hep bu ilim disiplini içinde değerlendirmeye çalışmıştır. Taassup onun gönül dünyasına giremezdi. Taassuba karşı da en büyük mücadeleyi de zaten kendisi vermişti. Ahmet Turan Alkan , Doğu Batı dergisi 'nin 11. sayısında 'Halefi Olmayan Bir İlim adamı: Erol Güngör ' başlıklı yazısında onu sadece mesele çözen bir insan olarak görmez: 'Erol Güngör , bu mânâda sınıf mensubiyetini şuurla reddeden ve bu yönüyle klâsik kültürün 'ilm ü irfan ' beraberliğini şahsında imtizaç ettirmiş bir akademisyendir. Onun ilmi şahsiyetinde asıl dikkate layık husus 'mesele çözme usûlü ', meselenin algılanış tarzı, tahlile başlama noktaları gibi tamamen 'epistemik' alanlarda gösterdiği sadelik, soğukkanlılık ve vukuftur. İncelediği meseleye hem meselenin parçası olarak, hem de 'dışardan' bakmayı bilir; bu vasıflar ise 'ilim adamı olarak insan'ın gerçek kumaşını inşâ eder.'



Prof. Dr. Mustafa Erkal 'a göre Erol Güngör ; Türklüğü ve İslâmiyet 'i şahsında en iyi şekilde kaynaştıran, sağlam tahlil ve muhakeme gücü olan, eserlerinde tercüme kokmayan; sosyal gerçekliği yakalayabilen, soyut ile somutu kaynaştıran, dünü bugüne ve yarına bağlayabilen ve sentez yapma kabiliyeti yüksek olan bir düşünürümüzdür.



Prof. Dr. Enis Öksüz ise şöyle değerlendirir Erol Güngör 'ü: 'Sosyal bilimlere vukufiyetine, ilmî metodolojiyi derinlemesine hazmedişine ve meseleleri ele alırken çok yönlü düşünebilme özelliklerine sahiptir.'



Prof. Dr. Nur Vergin ise; 'Toplumun her meselesine vakıf, bu özelliği memleketine olan sevgisinden kaynaklanan; ama bu Türkiye sevgisi, ideolojik olarak Milliyetçiliğe dönüştüğü zamanlarda bile, onu bağnaz bir tutuculuğa, hırçınlığa ve şovenizme sevketmediği gibi kozmopolit eğilimlere de sahip olmayan Güngör 'ün Milliyetçilik anlayışı; hoşgörülü, yuMuşak üsluplu ve diğer Milliyetlere de saygı içeren bir Milliyetçilik anlayışıydı.'



Cemil Meriç 'in; 'Bugün Batı'yı bilmeden İslâm 'ı anlamak mümkün değildir' bakış açısını sistematik bir ilim anlayışıyla analiz eden Erol Güngör ; 'İslâm 'ın Bügünkü Meseleleri', 'İslâm Tasavvufunun Meseleleri ' isimli eserleriyle de yeni yorumlara ulaşmıştır. Çok genç yaşta(1938-24 Nisan 1983)huzuru Rahman 'a kavuşan Erol Güngör 'e, bu ölüm yıldönümünde Allah 'tan rahmet diliyoruz.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,01 M - Bugn : 3324

ulkucudunya@ulkucudunya.com