« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

11 Oca

2017

HALİT PAŞA NASIL ÖLDÜ?

Hıfzı Veldet Velidedeoğlu 01 Ocak 1970

 "Halit Paşa, Milli Mücadelenin ünlü tümen komutanlarındandı. Adını işitmiş, hakkında anlatılan birçok öyküyü tüylerimiz ürpererek dinlemiştik. Öfkelendiği zaman küçük rütbeli subayları, hatta erleri kendi tabancasıyla öldürürmüş. Birinci Dünya Savaşında Kafkasya'da böylece çok subay vurduğu söyleniyordu. Hatta o tarihte yedeksubaylık yapmış olanlardan birisi, yiğit ve cesur teğmenlerden birinin, Halit Paşa silahına davranırken daha önce silah çekip, ' Paşam, bırak o silahı, ben de vatan evladıyım' deyince, buna karşı, paşanın 'Ben seni vurmayacaktım, denedim, aferin, cesur gençmbir işsin. Haydi git' dedikten sonra o subay geri dönüp giderken arkasından vurduğunu anlatmıştı da çok üzülmüştük. Bu öykü, belki doğru, belki yanlıştı. Ama, Halit Paşa'ya 'Deli Halit' denildiği, savaş sırasında en ön hatlarda erler ve kendisini izleyen subaylarla birlikte savaştığı, birçok yara aldığı, gösterdiği yararlıklar nedeniyle rütbesinin yükseltildiği bir gerçekti.."

"İşte bu Halit Paşa, İkinci Büyük Millet Meclisi seçimlerinde mebus olmuştu. Atatürk'e yürekten bağlıydı. 9 Şubat 1341 ( 1925 ) Pazartesi günü, küçük defterime şu kısa notu yazmışım : ' Bu akşam dairede nöbetçiydi. Halit Paşa, Ali Bey'i, Ali Bey de Halit Paşa'yı yaraladı. Silah sesleri üzerine kalem odasına sığındım. İyi ki merakıma yenilip de arkalarından gitmedim, bir felaketten kurtuldum.'

Başlangıçta bu işin sebebini bilmiyordum. Ankara Palas'ın karşısındaki İkinci Meclis binasının kapısından, iki tarafında aynalar bulunan küçük bir antreye ve oradan birkaç merdivenle Meclisin alt kat büyük holüne girilirdi. Antre ile bu hol arasında kendi kendine kapanan yaylı kapılar vardı. Hole girilince soldaki ilk oda, o tarihte benim çalıştığım Kavanin Kalemi odasıydı. Penceresi Ankara Palas binasına bakıyordu. Ben akşama doğru iç tarafta bulunan muhasebe kaleminden bizim kaleme gelirken, kalemin tam karşısındaki duvara yerleştirilmiş, İstanbul saraylarından gelme büyük aynaların önünde, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Bey'in ( Çetinkaya ), Kılıç Ali ve Rize Mebusu Fuat Beylerle birlikte ayakta durduğunu uzaktan gördüm. O sırada Halit Paşa, yukarı kata çıkan merdivenin altındaki vestiyerden siyah paltosunu alıp giymiş ve çıkış kapısına doğru yürümeye başlamıştı. Daha önce Halit Paşa'nın, Ali Bey ve arkadaşlarının önünden geçip onlara bir şeyler söylediğini görmüştüm. Bizim kalemin kapısının biraz içine doğru çekilerek merakla bekledim. Halit Paşa paltosunu giymiş olarak geri geldi ve Ali Bey'in önünden geçerken, 'Haydi, erkeksen gel' dedi. O da, sağ elini ileriye doğru uzatarak,' Gelirim be, ne olacak ?' diye arkasından yürüdü. Yanındaki mebuslar da birlikte yürüdüler, holden geçip camekanlı kapıyı iterek, iki tarafında aynalı portmantolar bulunan aralığa geçtiler. Ben, bir an meraka kapılarak arkalarından gidecek oldum, sonra vazgeçtim. Aradan çok az bir zaman geçti ve birden silah sesleri duydum. Bunların Meclis'in dışından geldiğini sanarak durumu görmek için hemen ön pencereye koştum. Dışarıda kimseler yoktu. Demek silahlar kapı aralığında patlamıştı. Ertesi günü, aralığın tavanında ve sağdaki aynalı portmantonun ayağında kurşun delikleri gördüm. Ben önce Halit Paşa'nın Ali Bey'i vurduğunu sanmıştım. Meğer Halit Paşa aralıktaki basamakları iner inmez geri dönüp paltosunun cebinden tabancasını çekerek ateşlemiş. Ama Ali Bey o sırada birden onun ayaklarına atılmış ve paşayı (kendisi altta kalmak üzere) yere düşürmüş ve böylece Halit Paşa'nın kurşunları boşa gitmiş. Altta bulunan Ali Bey ise silahını çıkarıp Paşayı karnından vurmuş. Kendisi de yüzünden sıyrıklar almış..

Bu olayın sebebi şuymuş : O günkü meclis görüşmeleri sırasında Halit Paşa'nın kürsüden açıkladığı bir düşünceye karşı Elazığ Mebusu Hüseyin Bey başka bir düşünce ileri sürmüş. Hüseyin Bey Jandarma Yarbaylığından emekli, sakin, iyi ve babacan bir adamdı. Çok konuşmazdı. Nasılsa o gün Halit Paşa'nın düşüncesinin tersine konuşacağı tutmuş. Bütün Meclis memurları onu severdik. Halit Paşa'dan ise korkardık. Yüz çizgileri her zaman gergin, her zaman sinirli bir hali vardı.

Paşa, Hüseyin Bey'e fena içerlemiş, 'ben sana gösteririm' diyerek büyük toplantı salonunda Hüseyin Bey nereye otursa Halit Paşa da gidip arkasındaki sıraya oturmuş. Onun adam vurma huyunu iyi bilen Hüseyin Bey, Meclis'teki görüşmeler sırasında, toplantı salonunda sık sık yer değiştirmiş ; Halit Paşa da hep onu izlemiş ve arkasında bir yer bulup oturmuş. En sonunda Hüseyin Bey, Afyon mebusu Ali Bey'e sığınarak : ' Bu deli beni vuracak, ne olur aramızı bulun, beni koruyun' demiş. Hüseyin Bey'e acıyan Ali Bey, Halit Paşa'nın yanına giderek : 'Paşam, şu zavallı Hüseyin Bey'den ne istersin ? Rica ediyorum bırak onun arkasını..' deyince Halit Paşa bu kez Ali Bey'e öfkelenmiş ve aralarında tartışma olmuş. Ben bu durumu o gün bu konuşmalara kıyısından köşesinden tanık olmuş arkadaşlardan dinledim. İşte olay bu şekilde oldu..

Kapı aralığında vurulan Halit Paşa'yı, aralığın hemen sağındaki odaya kaldırdılar. Ben akşam nöbetçisi olduğum için gece saat 10'a kadar kalemdeydim. Çağrılan hekimler Halit Paşa'ya ilk tedaviyi yaptılar. Savcı ve Adliye zabıt katipleri gelerek Ali Bey'in ve yanındakilerin ve bazı hademelerin ifadesini aldılar. Halit Paşa'nın da almışlar. Önce kendisini Rize Mebusu Fuat Bey'in vurduğunu söylemiş, ama sonra bundan cayıp, Ali Bey'in alt taraftan vurduğunu söylemiş.

Saat 21'den sonra Gazi Mustafa Kemal Paşa Meclis'e geldi. Halit Paşa'nın yatırıldığı odada bir süre kalıp gitti. Yüzü asıktı..

Birkaç gün sonra 14 Şubat 1341 ( 1925 ) cumartesi günü yine küçük defterime şunları yazmışım : 'Halit Paşa ölmüş. Sabahleyin istasyona gittik. Naaşını trenle İstanbul'a götürdüler. Nöbetçi olduğum akşamki olay, hayatımın sonuna kadar unutamayacağım pek canlı olaylardan biridir. Savaş meydanlarında birçok kurşun yediği halde ölmeyen adam, önemsiz bir sinirlilik yüzünden yuvarlandı gitti. Hey gidi dünya hey !' "

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,77 M - Bugn : 9622

ulkucudunya@ulkucudunya.com