« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Oca

2008

Fuzuli'nin Şiirlerini Kalıcı Kılan Bazı Üslûp Özellikleri

Prof.Dr. Mine Mengi 01 Ocak 1970

Fuzûlî, zaman engelini aşarak zirvedeki yerini koruyabilmiş sayılı şiir ustalarındandır. Onun şiirleri, özellikle şiirlerinden bazıları her dönemde sevilmiş, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar ulaşabilmişlerdir. Fuzûlî'nin şiirlerini, yüzyılları geride bırakarak kalıcı kılan acaba hangi özellikleridir? Değişen topluma ve kültüre rağmen, söz konusu şiirler nasıl olmuş da yaşayabilmişlerdir? Şimdi bu sorulara onun üslûp özelliklerine bakarak cevap vermeye çalışalım. Söze, şiirde kalıcılığın etkileyiciliğe bağlı olduğunu hatırlatarak başlayalım. Etkileyicilik ise bilindiği gibi, şiirin hem anlam hem de anlatım yönünden bazı değerler taşımasıyla mümkündür. Bununla şiirin anlam ve anlatım olarak bir bütün olduğunu vurgulamak istiyoruz. Yani şiirin düşünce ve duygu yapısıyla bu yapıyı ören dili arasında birbirinden ayrılmaz girift bir bağ bulunmaktadır. Etkileyici, dolayısıyla kalıcı şiir, hem anlam özelliğine hem de anlatım inceliğine ve olgunluğuna sahip olan şiirdir. Biz bu bildiride daha çok Fuzûlî'nin şiirlerini yaşatan dil yapısı, anlatım teknikleri üzerinde duracağız. Bu dil yapısının Fuzûlî'nin şiirlerini etkileyici kılarak onların günümüze kadar gelebilmelerinde önemli bir payı vardır. Şimdi Fuzûlî'nin üslûbu içinde şiir dilini nasıl yoğurduğunu, hangi anlatım tekniklerinden yararlandığını tanıtmaya çalışalım.

Şiiri çekici ve kalıcı yapan anlatım özelliklerinin başında şüphesiz doğal söyleyiş gelir. Bu doğal söyleyiş, çoğu zaman günlük konuşma dilinin anlatım yollarından yararlanılarak gerçekleştirilir. Konuşma dili, dolaysız ve kısa anlatımla etkilemeyi esas alır. Bu nedenle günlük konuşma dili içinde, kısa ve devrik cümlelerle, soru cümleleri kullanımına, deyimlere, kalıp ifadelere, hitap ya da seslenme kelimelerine vb. yer verilir. Konuşma dilinde tonlama ve vurgu önemlidir. Öteden beri söz konusu bu unsurların şiirde kullanımıyla konuşma dilindeki doğal, rahat, zorlamadan uzak söyleyiş, şiirin daha etkileyici, dolayısıyla kalıcı olmasını sağlamaktadır. Divan'a[1], özellikle gazellere, konuşma dilinin kullanımı açısından baktığımızda birçok beyitte konuşma dilinin saydığımız özelliklerinden birinin ya da birkaçının varlığını hemen görürüz. Örneğin hepimizin bildiği ünlü murabba'ına bakalım:

Perîşân-hâlin oldum, sormadın hâl-i perîşânım

Gamından derde düştüm kılmadın tedbîr-i dermânım
Ne dersin, rûzgârım böyle mi geçsin güzel hânım

Gözüm, cânım efendim, sevdiğim devletli sultânım[2]

…………….

Öyle ra'nâdır gülüm serv-i hırâmânın senin

Kim gören bir kez olur elbette hayrânın senin[3]

Görüldüğü gibi bu dizelerde konuşma dilinin kısa, doğal, dolaysız anlatımına, devrik cümle ve soru cümlesi kullanımına yer verilmiştir. Ama bunların yanı sıra şiiri esas çekici kılan gözüm,canım efendim, devletli sultanım, gülüm gibi konuşma dilinin hitaplarının kullanılışı olmuştur. Bu sesleniş kelimelerinin, tonlama bakımından şiirde önemli ahenk unsuru sağladığını da göz ardı etmemek gerekir. Aynı murabba içinde yer alan;

Gözümden dem-be-dem bağrım ezip yaşım kimi gitme

Seni terk etmezem çün ben beni sen dahı terk etme [4]

beytinde de gözden kaybolmak anlamında gözden gitmek,bağır ezmek gibi deyimlerin kullanılışının yanı sıra; söz tekrarları ve devrik cümle kullanımıyla konuşma dilinin sade, doğal anlatımının sağlandığı görülmektedir.

'Akl yâr olsaydı terk-i 'aşk-ı yâr etmez m'idim

İhtiyâr olsaydı râhat ihtiyâr etmez m'idim [5]

beytinde de soru cümlelerinin kullanımıyla konuşma dilinin doğallığı sağlanmıştır.

Gelir olsan kılarım ferş-i rehin perde-i çeşmim

Dahi nem var 'azîzim, göze karşı sana lâyık [6]

beytinin ilk mısaında gelir olmak, ferş-i reh kılmak gibi deyim kullanımlarının yanı sıra beytin ikinci mısraındaki "Dahi nem var azîzim" ifadesinde yer alan dahi nem var, kalıp soru cümlesi ile azizim hitabı beyitte konuşma dilinin kıvraklığını verirken, özellikle azizim kelimesine hem sevgiliye hitap hem de benim değerli olarak sana verecek gözümün perdesinden başka neyim var, anlamının yüklenmesi suretiyle sağlanan anlam zenginliği de beyti daha bir güçlü kılmıştır. Yine;

Câna meylin var ise hükmeyle teslîm eyleyem

Pâdşâhım ben senin bir bende-i fermânınam[7]


Bin cân olaydı kâş men-i dil-şikestede

Tâ her biriyle bir kez olaydım fidâ sana[8]


beyitlerinde de "hükmeyle, teslim eyleyem", "Pâdşâhım ben senin bir bende-i fermânınam" (emir kulunum) ve alttaki "Keşke bin canım olaydı da her biriyle, sana bir daha canımı vereydim" örneklerinde görüldüğü gibi Fuzûlî konuşma dilinin rahatlığını yakalamıştır.

Fuzûlî yukarıda örnek verdiğimiz beyitlerde; konuşma dilinde çok rastlanan ikinci kişiye hitap, seslenme biçimindeki kullanımlara yer vermiştir. Şairin ayrıca hasbıhal yollu,kendi kendisiyle konuştuğu ya da ortaya seslendiği, güçlü şiirleri de bulunmaktadır.

Gamım pinhân tutardım ben dediler yâre kıl rûşen

Desem ol bî-vefâ bilmen inanır mı inanmaz mı [9]

Yetti bî-kesliğim ol gâyete kim çevremde

Kimse yok çizgine girdâb-ı belâdan gayrı [10]


Ben kimim bir bî-kes ü bî-çâre vü bî-hânumân
Tâli'im âşufte ikbâlim nigûn bahtım yaman [11]


beyitlerinde görüldüğü gibi şair kendisiyle ya da ikinci kişi olmaksızın ortaya seslenerek konuşmaktadır.

Fuzûlî'nin şiirlerinin günümüze ulaşmasında katkısı olduğuna inandığımız onun konuşma dili kullanımıyla ilgili bu bölümü ünlü musammat gazeliyle bitirelim:


Beni cândan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı

Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı


Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd eder ihsân

Niçin kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı[12]

Fuzûlî, bu beyitlerde de "usandırdı, usanmaz mı", "yandı, yanmaz mı" kelimeleriyle sağladığı tezatlı anlatım ve "cefâdan yâr usanmaz mı?", "niçin kılmaz bana derman beni bîmâr sanmaz mı?" şeklindeki soru cümlelerinin kullanımıyla konuşma dilinin doğal, rahat söyleyişini yakalamıştır. Bu beyitlerin dikkat çekici başka bir özelliği de "usandırdı, usanmaz mı, yanmaz mı" ve "cânân, ihsân, dermân" kelimeleriyle kurulan kafiye ilişkisiyle iç ahengin sağlanmış olmasıdır. Ses tekrarları şiirde ritmin daha doğru bir ifadeyle iç ahengin doğuşuna neden olmaktadır. Kafiyenin de bir çeşit ses tekrarı olması nedeniyle şiirdeki musikinin sağlanmasındaki önemi ortadadır. Sağlanan bu iç ahenk ise şiirin ses değerini artırdığı gibi, hatırlanmasında da etkili olmaktadır. Nitekim Fuzûlî'nin hepimizin hafızasında yer etmiş bu ünlü gazelinin yüzyıllar boyu hatırlanmasında musammat gazel oluşunun yani ahengi sağlayan vezin ve kafiye bakımından eşit parçalara bölünmesinin payı vardır.

Ziyaret -> Toplam : 123,89 M - Bugn : 19741

ulkucudunya@ulkucudunya.com