« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

25 May

2015

Beş paralık roman

Gültekin Avcı 01 Ocak 1970

Muktedirler, muhalif her kıpırtıya ateşler yağdırıyorlar.

Çünkü iktidar değil, mutlak iktidar peşindeler.

Üç günlük dünyadan mutlak iktidar satın almak için tüm insanlıklarını peşinat olarak yatırdılar.

Kalanını da taksit taksit türlü şeytanlıklarla ödüyorlar.

Toplum ve siyasete ayna olan medyanın nefes borularını kesiyorlar.

Dalkavukluk ve yaltakçılılık baş tacı, muhalif olmak ise ihanet.

Kendilerini eleştiren ve hicveden hiçbir canlılığa tahammülleri yok.

Oysa eleştiri ve hiciv medyanın da edebiyatın da temel hakkıdır.

Gayesi ise kitleleri etkilemektir.

Herhangi bir fikri müdafaa eden veya hicvedenler, felsefi bir sorumluluk yüklenir, hukuki ve cezai değil…

Çünkü hakikat hiçbir zümrenin tekelinde değildir ve hiçbir kimse fikirlerini başkalarına zorla kabul ettiremez, dayatamaz.

Eli kalemli dalkavukları var

İklim değiştikçe basın ve edebiyatta metamorfozlar yaşanır.

Sevgi ve dayanışmanın kaybolup despotizmin hüküm sürdüğü iklimlerde, eleştiri yerini hicivlere bırakır.

Rind ve zarif Horatius lirizmi, yerini Juvenal’in haşin ve öfkeli cümlelerine terk eder.

Pir Sultan’lar ve Nâbi’ler yerini Eşref’lere ve Neyzen’lere bırakır.

Dün olduğu gibi bugün de basının bağrında hem tenkitçiler (eleştirmenler) hem de haberciler bulunur.

Basının tenkitçiye olan ihtiyacı edebiyatın duyduğu ihtiyaçtan az değildir.

Lakin basında ve edebiyatta ilk boğulmaya çalışılanlar da tenkitçilerdir.

Oysa yüzlerce eli kalemli dalkavukları ve cariyeleri var.

Ne çare ki Brecht’in “Üç Kuruşluk Opera”sının ya da “Beş Paralık Romanı”nın ahlaksız gölgeleri bunlar.

Satın alanlar ve satılanların sefil dünyası.

Kaside niyetine koro halinde “Mack the Knife” baladını söylüyorlar…

“Önce para gelir sonra ahlak” aryasının detone kreşendoları yankılanıyor Babıali’de.

Tüm bu şamatalarına rağmen bir kırık eleştiri, bir çift solgun hiciv kadar büyüsü yok nağmelerinin.

Çünkü azgın muktediri hicvetmek, ona kasideler düzmekten daha değerli ve dikkat çekicidir.

Güce teslimiyet beklenen, direniş ise görülendir.

İronik de olsa beyhude değildir Süleyman Nazif’in sözü.

Refii Cevat Ulunay bir gün Süleyman Nazif’e sorar:

— Sizce Eşref mi büyük Nef’i mi?

Nazif “Eşref büyüktür” der ve devam eder:

— Eşref daha büyüktür çünkü Nef’i’nin yüz beyitle göklere çıkardığını Eşref bir beyitle yerin dibine geçirir!”

Ok gibi sözlerin ve buz gibi gerçeklerin menfaat dolu bedenlerindeki tahribatından korkuyorlar.

Fransız ihtilalinden sonra Jironden’ler politik rakiplerini yermek ve saf dışı bırakmak için “anarşist” tabirini kullanıyorlardı.

Çekin suçlu pençelerinizi!

Bugünün despotları “paralel, casus ve örgüt” kelimelerini kullanıyorlar.

Anarşizmin Rus beyinlerinden Kropotkin, insanlığı yöneten milyonlarca kanunu 3 sınıfta toplardı:

— Mülkiyeti koruyanlar-Kişiyi koruyanlar-Hükümeti koruyanlar.

Bence de isabetli bu tasnifte Türkiye, hükümeti koruyan kanunlar dehlizinde bulunuyor.

“Her insanın beyninde bir doğu köşesi vardır bir de batı köşesi” diyordu Kont Maurice Maeterlinck.

Bırakın köşeleri, sarplığını, aykırılığını ve varlığını korusun.

Bugünün zorbaları insanda Allah vergisi olan “muhakeme”ye ve fikrin köşelerine pranga vurma azmindeler.

İdrakin halka yansıyan ışıkları olan medya yelpazesinde beğenmedikleri renkleri akbabaların rengiyle boyamak istiyorlar.

“Açık Toplum” yazarı Popper da “On Liberty” yazarı J.S.Mill de karşıdır bu dayatmaya, tek tipçiliğe, sadece ben doğruyum histerisine.

Georg Gurdjieff’in parlak talebesi Ouspensky’nin şu cümleleri bir ibret nişanesidir:

“İnsanlık gerçeğin insan diliyle ifade edilemeyeceği gerçeğini bilseydi, kendi düşüncelerini kabul ettirebilmek için başkalarını zorlamazlardı. Başkalarının da farklı istikametlerden gerçeğin peşinde olduğunu idrak ederlerdi. Ne fikir münakaşaları kalırdı ne de şiddet…”

Budur sözün özü.

Politik ihtirasları maveranın ezgileri gibi yansıtmak şeytani bir illüzyondur.

Çekin suçlu pençelerinizi medyanın yakasından!

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,97 M - Bugn : 2018

ulkucudunya@ulkucudunya.com