« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 Oca

2008

Silahlı kuvvetler

Özdemir İNCE 23 Ocak 2008

MODERN silahlı kuvvetler bir ortaçağ derebeyinin beslediği muhafız birliği değildir. Bir toprak ağasının ya da mafya babasının koruma amaçlı silahlı yanaşmalarından oluşan bir topluluk değildir. Silahlı kuvvetler bir kabile şefine bağlı herhangi bir sınıfsal katman değildir.

Bir samurayın emrine girmiş köylü takımı ya da Teksaslı bir çiftlik beyinden maaş alan serseri kovboylar çetesi de değildir.

Derebeyi, toprak ağası, kabile şefi, samuray ve çiftlik beyi silahlı adamlarını istediği gibi kullanabilirdi. Özel nedenlerle savaşa gönderebilirdi. Oysa silahlı kuvvetler ya da ordu dediğimiz organizmanın kendi beyni, kendi kalbi, kendi bedeni ve kendi bilinci var.

Silahlı kuvvetlerin görev ve sorumlulukları yasalarla, yönetmeliklerle belirlenmiş. Silahlı kuvvetleri, yasalar ve demokratik parlamento kararı olmadan ne sivil otorite ne de askeri otorite tek başına "meşru" bir savaşa gönderebilir.

BAĞLIDIR, DEĞİLDİR

Silahlı kuvvetlerin eylemleri sivil otoriteye hem bağlıdır hem de bağlı değildir. Sivil otoritenin eylemleri silahlı kuvvetlere hem bağlıdır hem de değildir. Bağımlılık karşılıklı!

Devlet aygıtında sivil toplumun siyasal iktidarı ile silahlı kuvvetlerin sahip olduğu iktidar arasında açık ya da kapalı uzlaşma alanları ve eksenleri vardır.

Devlet aygıtı olmasaydı silahlı kuvvetlerin iktidarı ile sivil toplumun siyasal iktidarı arasında herhangi bir uzlaşma olmazdı. Çünkü herhangi bir sivil toplum da olmazdı.

Bu nedenle, devlet aygıtı bağlamında anayasal ve yasal herhangi bir uzlaşma ve anlaşma olmadan, silahların iktidarı, sivil-siyasal iktidarın buyruk ve denetimi altına girmezdi.

UZLAŞMA DENGESİ

Gelelim Türkiye’ye: Türkiye’de, TSK’nın, kendi iktidarının sivil-siyasal iktidarın otoritesine bağlanmasını kabul etmesinin en önemli koşulu, hiç kuşkumuz olmasın, sivil-siyasal iktidarın Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine, Cumhuriyet ilkelerine, devrimlerine, devrim yasalarına ve demokrasiye bağlı kalıp saygı göstereceğine dair verdiği Anayasal ve yasal söze dayanır.

Gerçek böyle olmasaydı TSK da genel oya dayalı bir parlamento kurar ve Genelkurmay Başkanlığı ülkeyi yönetirdi. Ve bu yönetim tarzı, işleyişiyle, AKP iktidarına benzer, demokrasi ile diktatörlük karışımı bir "Demokratur" tezgáhı kurabilirdi.

Sivil hükümet ülkeyi bu askeri ve sivil iktidarların anayasal ve yasal uzlaşmaları sayesinde yönetmektedir. Gerçekte Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı olan TSK, bütün Batı ülkelerinde olduğu gibi, ancak bu uzlaşma bağlam ve ekseninde sivil otoritenin emrine girmiştir. Bu uzlaşma dengesi korunduğu sürece demokrasi var olur, yaşayıp gelişebilir. Sadece bizde değil bütün demokratik dünyada.

TANKLAR VE SÖZCÜKLER

Bu yazıyı Nuran Yıldız’ın "Tanklar ve Sözcükler" (Alfa Yayınevi) adlı çok ilginç kitabından aldığım ilhamla yazdım. Kitaptan herhangi bir alıntı söz konusu değil. Ama yarın "Tanklar ve Sözcükler"den uzun bir alıntı yapacağım.

Yeni uydurduğum sözcük ile malumattıraşlar bu yazıdan askeri darbe yandaşı olduğum gerçeğini (!) çıkartabilirler mi acaba? Devlet-toplum-ordu ilişkisi ameliyat masasında bekliyor! Bir de liberal kapitalizmin konformist afyon tekkesinde yaşayan "birey" var!



’Tanklar ve sözcükler’


DÜNKÜ yazımda, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doçent Dr. Nuran Yıldız’ın "Tanklar ve Sözcükler" (Alfa Yayınları) adlı kitabından uzun bir alıntı yapacağımı yazmıştım. Kitabın önsözü şöyle başlıyor:

"Bu kitabı yazmama yol açan asıl neden, iletişim yöntemi konulu konferanslarımda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iletişimi ve siyasete etkisini anlattığımda konferans sonrasında muhatap olduğum bir soru. Katılımcılardan biri, ’ABD, İngiltere gibi çağdaş ülkelerde askerler siyasetten uzak dururken, Türkiye’de neden siyasete müdahil oluyorlar? Bu demokratik midir?’ sorusunu bir şekilde soruyor.

Hakkında en çok konuşulan ancak çok az şey bilinen Türk ordusunu, neredeyse hakkında hiçbir şey bilmedikleri çağdaş ülke ordularıyla siyasi pratikler üzerinden karşılaştıran soru sahiplerine ben de bu konuda ne bildiklerini soruyorum. Yanıtları genellikle suskunluk ya da genel geçer bilgilerden öteye gitmiyor. Onlara Hollywood’da Pentagon’un bir bürosu olduğunu, 1-2 protest yapımcı/yönetmen dışında neredeyse tüm film senaryolarının bu büroya 5 kopya halinde sunulduğunu, Pentagon yetkililerinin, filmlerdeki tüm diyalogları Amerikan politikaları doğrultusunda denetleyip düzenlediklerini bilip bilmediklerini soruyorum. Pentagon’un strateji danışmanlarından Barnett’in yazdığı Pentagon’s New Map (Pentagon’un Yeni Haritası) kitabında anlattığı gibi, ABD’nin uluslararası politikalarının Pentagon tarafından belirlendiğini bilip bilmediklerini soruyorum. Ya da demokrasinin beşiği İngiltere’de, başta ordu komutanı olmak üzere generallerin İngiliz politikaları hakkında kamuoyu önünde tartıştığını, Irak konusunda -ki son kertede Tony Blair’in başbakanlığı bırakmasına neden olan- bu işin ayyuka çıktığından haberleri olup olmadığını soruyorum.

Deneyimlerim, TSK’nın iletişimi ve diğer ülkelerle karşılaştırılması konusunda ciddi anlamda kafa yoranımızın olmadığını gösteriyor. ’Çağdaş ülkelerde asker siyasete karışmaz’ klişesini aşabilen de pek yok. Üstelik bu klişe cümle medya aracılığıyla sürekli yeniden, yeniden üretiliyor."

ONLAR NEDENÖYLE!

Merak ediyorum, soru sahipleri, Dr. Nuran Yıldız’ın bu açıklamasından sonra, "Ama asker, ABD ve İngiltere’de darbe yapmıyor ki!" diye çıkışmıyorlar mı? Sahi, ABD ve İngiltere’de asker neden darbe yapmıyor? Sivil iktidarın silahlı kuvvetlerden çok daha güçlü görünmez bir ordusu olduğu için mi, yoksa sivil iktidarlar, askeri iktidarla yaptığı sözleşmeyi bozmadığı için mi? Başka bir soru: ABD, İngiltere ve Fransa’da sivil iktidar, silahlı kuvvetlere rağmen, dilediği politikayı uygulayabilir mi, örneğin atom bombası üretmesi için Türkiye’ye yardım edebilir mi?

MALUMATTIRAŞLAR!

Kazı koz anlayanlar, benim askeri darbelerden yana olduğumu ileri sürmeye sakın kalkışmasınlar. Ne askeri darbelerden ne de askerin siyasete müdahalesinden yanayım. Malumattıraşların (bu sözcüğü yeni uydurdum) hoşuna gitmeyecek ama yazmam gerekiyor: Bütün sivil iktidarların dünyanın her yerinde silahlı kuvvetlerin verdiği, anlaşmaya dayalı bir özel izinle hükümet olduğunu; temsili demokrasilerde halk iradesinin büyük bir yanılsamaya dönüştüğünü çok iyi biliyorum. Despotik yöntemle anayasa yapılamayacağını da!..

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,00 M - Bugn : 27032

ulkucudunya@ulkucudunya.com