« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

19 Nis

2017

ANKARA GÜDÜL KAYA RESİMLERİ

19 Nisan 2017

Bir profesör, “Ankara’da Eski Türk İzleri Salihler Köyü Resimleri ve Yazıtları” başlıklı kitap çıkarmış. 2017 basımı. Özü seksen sayfa. Beş dilde tercüme ve mükerrer resimlerle dörtyüzotuzaltı sayfaya baliğ olmuş. Fiyatı ikiyüz lira. Kâğıdı iyi, kapağı kötü. Fotoğraflar küçük, dolayısıyla net değil.

Hayırlı olsun. Gönül ister ki Güdül’le ilgili daha nice eserler, kitaplar çıkarılsın, arkeolojik kazılar yapılsın, belgesel filmler çekilsin. O bölgedeki Türk izleri aydınlatılsın, yorumlansın, tanıtılsın ve oralar kültür turizmine kazandırılsın. Bu sayede Anadolu Türklüğü ile Asya Türklüğünün kültür ve soy bağları daha bariz ortaya çıksın, gönül köprüleri kuvvetlensin. Böylece keşfedenler ve emeği geçenler de unutulmasın, hayırla yâd edilsin.

Moğolistan’dan Balkanlara bütün Türk coğrafyasında Türk kaya resmi ve yazıt alanları mevcut. Servet Somuncuoğlu bu sahaların büyük kısmında on yıl boyunca çalışmalarda bulunmuş, fotoğraflar, filmler çekmiş, kitaplar ve belgeseller ortaya koymuştur. Ve bu yoğun çalışmaların yorgunluğuyla erken yaşta aramızdan ayrılmıştır. Ruhu şad olsun.

Yukarıda belirtilen kitabın kaynakçasında Servet Somuncuoğlu’nun “Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler” ile “Saymalıtaş” eserlerine yer verilmiş. Metinde, TRT Kurumunun “Damgaların Göçü” adıyla bir belgesel yayınladığından da bir cümleyle bahsedilmiş.

Kaynakçada Servet Somuncuoğlu’nun iki eserinin yer alması güzel. Kitabın ‘bilimsel’ yönünü kuvvetlendirir. Güzel de, güzel olmayan şey, Servet Somuncuoğlu’nun 2012 yılında basılan üçüncü dev eserinden bahsedilmemesi. “DAMGALARIN GÖÇÜ-KURGAN Ankara Güdül Kaya Resimleri” başlıklı üçüncü dev eseri gözden kaçmış! Ve ayrıca TRT Kurumunun çektiği belgeselin yönetmeninin de Servet Somuncuoğlu olduğu unutulmuş! Bir başka güzel olmayan husus da, sayın profesörün sitesinde bu alanı 2004 yılında keşfettiğinden söz etmesi. Yani bu şu demek; Servet Somuncuoğlu yok, ben varım…

Biz de deriz ki; Servet Somuncuoğlu vardır… Sen ancak ondan apardığın kadar var olursun…

Servet Somuncuoğlu bu alanı Cemil Söylemezoğlu’nun haberdar etmesiyle ilk defa 4 Mayıs 2008 tarihinde ziyaret etmiştir. İkinci defa, 1 Kasım 2008 tarihinde şahsım ve Cengiz Albayrak ile birlikte gidilerek Cemil Söylemezoğlu rehberliğinde gezilmiştir. Daha sonra birçok değerli akademisyen ve TRT mensubu ile birlikte onlarca defa keşif çalışmalarına gitmiş ve haftalarca emek harcayarak dev kitap ile nefis belgeseli ortaya çıkarmıştır. Konuyla ilgili birçok üniversitede konferanslar vermiş, televizyon programlarına katılmıştır.

20-21 Kasım 2008 tarihinde Başkent Üniversitesi Ankara’da düzenlenen 1. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumunda sunduğu “Türkçe’nin Taşlardaki İzleri” konulu bildiri ile Güdül Kaya Resmi Alanı ilk defa akademik literatüre Servet Somuncuoğlu tarafından kazandırılmıştır.

Hal böyle iken, yani bütün memleket ve akademi camiası bu alanın Servet Somuncuoğlu tarafından keşfedilerek tanıtıldığından haberdar iken, izinden giden idealist gençler defalarca bölgeye seyahat düzenlemiş iken Güdül ile ilgili bir çalışmada Servet Somuncuoğlu’ndan kasıtlı olarak bahsedilmemesi saygısızlık olduğu gibi ilim ahlakıyla bağdaşmayan bir tutumdur. Bu geniş yorumlandığında intihale kadar gider. [İntihal (TDK: aşırma), bir kişinin eserinde başka kişilerin ifade, buluş veya düşüncelerini kaynak göstermeksizin kendisine aitmiş gibi kullanması. İntihal bir tür sahtekârlık ve hırsızlıktır. Başlıca türleri: Alıntı ifadeler ve fikirler için kaynak göstermemek.]

Nitekim Servet Somuncuoğlu’nun sevenleri ve takipçileri bu vefasızlıktan duydukları rahatsızlığı dile getirmektedir. Bu zat-ı muhterem, Servet Somuncuoğlu’nun sağlığında böyle yakışıksız bir teşebbüse tevessül etme cüreti gösteremezdi. Merhum konuyla ilgili bütün malzemelerini zaten akademi camiasının istifadesine sunmuştu ve bundan memnuniyet duyuyordu. Ama böyle bir densizlik karşısında kayıtsız kalmaz, avına dalan şahin gibi davranırdı. Ailesi bu konularla uğraşmaya tenezzül etmez. Yazar meydanı boş zannederek böyle bir yanlışta bulunmuştur. Ümid edilir ki, eseri tekrar basılırsa hatasını telafi cihetine gitsin. Etmezse kendi değerini daha da düşürmüş olur. Memlekette neler çalınmamış. At çalınmış, taş çalınsa ne olur.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,82 M - Bugn : 22872

ulkucudunya@ulkucudunya.com