« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Nurullah KAPLAN

15 Eyl

2014

NEREDE BU DEVLET!..

15 Eylül 2014

Bilhassa sol örgütlerin, cemiyet nizamında bulabildikleri her aksaklığı, bir fırsata çevirip, kalabalıkları ajite etmek için eyleme geçtiklerinde, evirip çevirip tekrarladıkları bir kalıptı bu… Nerde bu devlet?... O dönemlerde halkı devlete karşı tahrik etmek için kullanılırdı, devlet düşmanlarınca… Sonraki zamanlarda ise televizyonların haber saatlerini parselleyen “anchorman”ların, celep pazarlığını kızıştıran yancılar gibi, cazgırlık yaptıkları haber saatlerinin en sık tekrarlanan “sloganı” haline gelmişti.

Solun devlet düşmanları çaptan düşerken, sağın devlet düşmanları da on küsur yıllık iktidar yağmasının ardından devlete sahip olduklarına kanat getirince, artık bu “sloganı” duymaz olduk! Hâlbuki haber değeri taşıyan her iki olaydan en az biri, bu soruyu da icbar etmiyor mu? Ahval ve şeraitimiz böyle değil midir?

Saddam’ın iki saatte işgal ettiği ülkenin korkak tavuklarının, başkentinin göbeğinde binbaşı dövdüğü bir ülke…

Suç istatistikleri yayınlanamayan.. hapishaneler yetmiyor diye af çıkarılıp, suçluların sokağa salındığı bir ülke… Sokakları terörden/teröristten geçilmeyen bir ülke: Bölücü terörü, kapkaç terörü, bonzai terörü, değnekçi terörü, bahşişçi terörü… Bahşişçinin bile takmadığı “otorite” ile yönetilen bir ülke…

Kanun yapma yetkisini elinde bulunduran meclisin çoğunlukçu hükümeti sayesinde kanunların çuvala doldurulup, torbayla yapıldığı.. O torbaların içine mahkeme kararlarını uygulamak idarenin keyfine bağladır diye kanun maddesi koyabilen bir ülke…

Hırsızların polis kovaladığı.. hırsıza operasyon yaptı diye adalet teşkilatının tarumar edildiği, emniyet teşkilatının hapse tıkıldığı bir ülke…

Eski genelkurmay başkanının terör örgütü kurucusu ve yöneticisi suçlamasıyla tutuklandığı.. teröristle mücadele etmiş subayını/polisini/istihbaratçısını terör örgütü üyeliği ile tutuklayıp, hapse atan bir ülke…

Sınır dışından gelen teröristlere seyahat güvencesi(!) sağlamak için sınır kapısında seyyar mahkeme kuran bir ülke… İstemediğiniz vali/kaymakam/emniyet müdürlerini bize bildirin gereğini yapalım diye hapishanesindeki teröristbaşına garanti veren.. yargılayıp idam cezası verdiği, ama asamadığı bebek katili terörisbaşına hapishanede sekreterya kuran bir ülke…

Sokaklarında bayraklarının cayır cayır yakıldığı; bölücü köpekler tahrik oluyor diye bayraklarının indirildiği bir ülke… Okullarında öz dilinin yasaklanıp, kürtçe(!) eğitim yapılan bir ülke…

Ahval ve şeraiti böyleyse bir ülkenin, orada devlet var mıdır? Nerde bu devlet diye sormaya gerek var mıdır?

Devleti tarif eden yüzlerce tanımlama yapılmıştır… Felsefe, siyaset, sosyoloji, yönetim, diplomasi, farklı unsurları öne çıkarsa da sınırları belirlenmiş bir vatan ve o vatan sınırları dâhilinde (silah kullanma yetkisine sahip) hüküm süren otorite/irade, olmazsa olmaz unsurdur. Devlet demek, hâkimiyet demektir; hâkimiyet demek, irâde demektir.

Peki, sınırlarının çizilmesinin üzerinden 90 yıl geçmiş; sınırları Birleşmiş Milletler’in garantisinde olan Türkiye Cumhuriyeti’nde hangi irâde câridir? Hangi irâde câridir ki, sınırları kalemle çizilmiş, şeyhlerle yönetilen emirliklerde dahi müsaade edilmeyecek pespayelikler gün be gün artmaktadır?

Körfez emirliklerinde, bedevi kabilelerin devletçiklerinde bile yaşanması muhal bir ahval ve şerait, beşbin yıllık tarihi, ikibinbeşyüz yıllık ordusu, binlerce yıllık devlet geleneği olan bir ülkede tekerrüren vuku buluyor.

Milliyetçilerin Bilge Lideri(!), Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli bir açıklamasında buyurmuş ki, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da devlet yoktur! Elhak, söylediğinin yarısı doğru. Yarısı doğru çünkü, söylediğinden Doğu Ve Güneydoğu Anadolu’da olmayan devletin ülkenin kalan kısmında var olduğu sonucu çıkıyor. Lâkin Ankara’da bir irâde, bir devlet olsa idi şayet, Doğu’da, Güneydoğu’da olup bitenlere müsaade eder miydi, seyirci kalır mıydı acaba?

Tecavüzcüsüne aşık olanların halet-i ruhiyesiyle, bütün olup bitenleri derin devletin dönüşüm planlaması olarak takdim edenler de olacaktır; soğuk savaş sonrası şartlara göre devletin yeniden dizayn edildiğine, Yeni Türkiye’nin kurulmakta olduğuna inanan safdiller de mebzul miktarda vardır.

Ama siz inanın ki, bizim bir devletimiz olsaydı bu ülkede yaşadıklarımızın hiç birisi başımıza gelmezdi! Emin olun ki, derini bir yana, binlerce yıllık geleneği bir yana, hor gördüğümüz Afrika ülkelerinde olduğu kadarıyla bir devlet, bir Türk Devleti olsaydı şayet, Türk sözünü duyunca kırmızı görmüş boğaya dönen bir topçunun bu ülkeyi yönetmesi mevzu bahis olamazdı!

Nerde bu devlet diye soran olursa üç harfli cevabı tereddütsüz yapıştırabilirsiniz: Y-O-K

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,77 M - Bugn : 12639

ulkucudunya@ulkucudunya.com