« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

09 Oca

2018

MUKAYESE AYIPTIR VE DAHİ GÜNÂHTIR

09 Ocak 2018

Ülküdaşımız İsmail Birgül KARAKÜTÜK facebookta yaptığım bir paylaşıma yaptığı yorumda soruyor; “Rahmetli Başbuğ, neden Erbakan Hocayla ittifak kurdu? İttifak yanlış ise neden yaptı, bunu?”

Sualden öyle anlaşılıyor ki genç kardeşim, MHP ile AKP arasındaki mevcut ilişkinin bir “ittifak” ilişkisi olduğunu sanıyor ve yahut ileride meselâ ilk seçimde MHP ile AKP’nin bir “seçim ittifakı” yapacağını zannediyor. Hâlbuki Devlet BAHÇELİ ile Recep Tayyip ERDOĞAN ya da MHP ile AKP arasındaki ilişki bir “ittifak” ilişkisi değil.

R. T. ERDOĞAN’dan ve/veya AKP’den, Devlet BAHÇELİ’ye ve/veya MHP’ye bir “ittifak” teklifi yahut dâveti geldi mi? Gelmedi!

“Ama Yenikapı” Ne olmuş Yenikapı’ya? “Dâvet yapılmıştı, ya…” O bir Miting dâvetiydi, Miting yapıldı. Yenikapı da dâveti de bitti, gitti!

Aziz kardeşim, “ittifak” öyle ayaküstü dâvetler ile yahut ayaküstü görüşmelerle yapılmaz… Bir taraf resmî bir “ittifak” çağrısı yapar, karşı taraf “çağrıya” sıcak yaklaşır ise önce iki tarafın heyetleri arasında görüşmeler yapılır. “İttifak”ın şekli, çerçevesi, ilkeleri ve kuralları ana hatlarıyla belirlenir… Belgelenir… Bunlar liderlere götürülür, liderler de kabul ederse “ittifak” kararı verilmiş olur. Kısaca böyle bir yazılmamış yöntemi vardır, “ittifak”ın.

Devlet BAHÇELİ ile R. Tayyip ERDOĞAN arasında yahut MHP ile AKP arasında böyle bir süreç yaşandı mı? Hayır!

Ne yaşandı, peki? Devlet BAHÇELİ ittifaktan, ittifakın şekli veya yöntemi hakkında sık aralarla beyanatlar verdi, açıklamalarda bulundu. Hepsi bu… “İşte, bu!” Değil, bu değil!

AKP veya R. Tayyip ERDOĞAN bu beyanat ve açıklamalara müspet cevap verdi mi? Vermedi! O zaman ne olmuş oldu? Devlet BAHÇELİ, R. Tayyip ERDOĞAN’a “ittifak” teklif etmiş ve fakat bu “ittifak” teklifi kabul edilmemiş oldu… Gerisi? Gerisi, amiyane tabirle Devlet BAHÇELİ’nin kendi kendine gelin-güvey olması! Önce bunu tespit edip, kabul edelim.

Sonra R. T. ERDOĞAN’ın, D. BAHÇELİ ve ülkücüler hakkında söylediklerini ve dahi D. BAHÇELİ’nin R. T. ERDOĞAN’a verdiği cevapları hatırlayalım… Ve elimizi vicdanımıza koyup, düşünelim; birbirleri hakkında böyle şeyler söyleyen/söyleyebilen insanlar arasında bir –ittifak değil- işbirliği bile olabilir mi?

Sahi, bir araya geldiklerinde, bunlar birbirlerinin yüzlerine nasıl bakabiliyorlar? Söylediklerini hatırladıklarında yüzleri kızarmıyor mu? Hiç olmasa bir araya geldikleri vakit kendilerine söylenenleri hatırladıkça öfkelenip, kızmıyorlar mı? Politika bu kadar kötü, seviyesiz, kaba ve kırıcı bir şey mi? Yahut –af buyurun- bunların mideleri bu kadar geniş mi?

Ne ise asıl konuya gelelim: BAŞBUĞ TÜRKEŞ, ERBAKAN HOCA ile neden ittifak kurdu?

*Bin bir zahmetle düzüp, bin bir emekle büyütmeye çalıştığımız “kervanımıza haramîler / eşkıyalar” 12 Eylül 1980 günü “baskın vermişler”. “Kervanımızı tarumar etmişlerdi.”

*Yani 12 Eylül’de “Askerî Darbe” yapılmış… Bütün siyasî partiler ve MHP, sendikalar ve MİSK, dernekler ve ÜLKÜ YOLU DERNEĞİ (o zamanki Ülkü Ocakları), ÜLKÜ-BİR (o zamanki ülkücü öğretmenler derneği) ve diğer tüm Ülkücü teşkilâtlar kapatılmıştı…

*MHP, MİSK, ÜYD, ÜLKÜ-BİR ve diğer ülkücü teşkilâtların bütün idarecileri yani on binlerce Ülkücü ya gözaltına alınmış (gözaltı deyip geçmeyin 90 gün), ya tutuklanmış veya kanun kaçağı durumuna düşmüşlerdi…

*BAŞBUĞ ile MHP’nin (biri hariç) bütün Milletvekilleri, Genel İdare Kurulu üyeleri, bütün il yöneticileri ve bazı ilçe idarecileri tutuklanmış… BAŞTA BAŞBUĞ OLMAK ÜZERE 220’Sİ HAKKINDA İDAM İSTEMİYLE DAVA AÇILMIŞTI…

*12 Eylül öncesinde komünistlerce şehit edilmiş olan 2 500 kadar ÜLKÜCÜ’nün kanları henüz kurumadan, acıları küllenmeden; açılmış olan davalar sonunda 10 ÜLKÜCÜ İDAM EDİLMİŞTİ… BU ÜLKÜCÜ ŞEHİTLERİN ACILARI HENÜZ YÜREKLERDEYDİ, TAPTAZEYDİ…

*Başta BAŞBUĞ olmak üzere bütün MHP’li idarecilerle önder konumundaki ÜLKÜCÜLERE siyaset yasağı konulmuştu…

*11 000 ÜLKÜCÜ tutuklanmış, bunlardan 3 000’i çeşitli ağır hapis cezalarına çarptırılmış… Zindanlarda çürümeye terk edilmişlerdi…

*BAŞBUĞ, 4 yıl 6 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilmişti (9 Nisan 1985), ama kendisi ile birlikte 219 ÜLKÜCÜ hâlâ idam ile yargılanıyorlardı… Yargıtay safhası vardı, daha çünkü…

*Türkiye’nin üzerinden 12 Eylül Askerî Darbesi’nin gölgesi henüz tam olarak çekilmemişti…

*DEMOKRASİ, Türkiye’de tüm kural ve kurumlarıyla işlerlik kazanmamıştı daha, “asker” hâlâ her şeye müdahale ediyordu…

*12 Eylül’den sonraki ilk genel seçim 6 Kasım 1983 tarihinde yapılmış. Ancak MHP’nin yerine kurulan Muhafazakâr Parti (MP) ile MSP’nin yerine kurulan Refah Partisi (RP) MGK tarafından yasak konulduğu için seçimlere katılamamışlar… Seçimlere sadece düzen ve sistem partileri iştirak edebilmişlerdi…

*Lâkin 6 Eylül 1987 günü Referandum yapılmış, yasaklı liderlerinin siyasî yasakları kaldırılmış… Necmettin ERBAKAN RP’nin, Alparslan TÜRKEŞ de MÇP’nin başına geçmişlerdi…

* Referandum’un hemen ardından, 2 Kasım 1987 günü, bir “baskın seçim” yapılmış… Bu seçimde ERBAKANLI RP % 7, TÜRKEŞLİ MÇP ise % 3 rey alabilmişti…

*20 Ekim 1991 günü Türkiye’de Genel Seçimler yapılacaktı…

Necmettin ERBAKAN VE RP, böyle bir ahvalde Alparslan TÜRKEŞ VE MÇP İLE Aykut EDİBALİ VE IDP’YE KURUMSAL OLARAK “SEÇİM İTTİFAKI TEKLİF ETTİLER.”

Teklif’i, Aykut EDİBALİ ve IDP neden ve niçin kabul ettiler bilmiyorum, zaten konumuzla da bir ilgisi yok, bunun. Geçiyorum.

Alparslan TÜRKEŞ ve MÇP yetkili kurulları “ittifak teklifini” uzun uzun ve derin derin düşündüler: Yukarıda genel çerçevesini çizdiğimiz bir Türkiye’de TBMM çatısı altında bulunmak, bu olumsuzluklara az da olsa çare bulma imkânı sağlayabilirdi. Bu dahi olmaz ise Ülkücü Hareket’e bir moral olabilirdi… Üstelik mevcut şartlar altında MÇP’nin % 10 olan seçim barajını aşması mümkün görünmüyordu… Bu sebeplerle N. ERBAKAN ile RP’nin “Seçim İttifakı Teklifi”ne müspet cevap verildi.

Taraflar arasında görüşmeler yapıldı; yapılacak “ittifak”ın şekli, çerçevesi, ilkeleri ve kuralları ana hatlarıyla belirlendi… Belgelendi (Ancak RP, gene de MHP’ye verdiği sözlerin mühim bir kısmını tutmadı)… Bunlar Liderlere götürüldü, Liderler belgeyi imzaladı, “seçim ittifakı” kararı verilmiş oldu.

Ve 20 Ekim 1991 gününde yapılan Genel Seçimlere RP, MÇP ve IDP “seçim ittifakı” yapmış olarak iştirak ettiler… Ancak RP-MÇP-IDP “ittifakı” gene de sadece % 16,4 rey alabildi… MÇP, TBMM’de 19 milletvekiliyle temsil edildi.

BAŞBUĞ’UN ERBAKAN İLE SEÇİM İTTİFAKININ HİKÂYESİ BUDUR, BÖYLEDİR.

Pekiyi, Devlet BAHÇELİ’nin, Recep Tayyip ERDOĞAN ve AKP ile “seçim ittifakı” istemesinin gerekçesi nedir? “Bekâ” demeyin, sakın bana kimse “bekâ” demesin… Türkiye’nin bir “bekâ meselesi” varsa bu sırf AKP ile “seçim ittifakı” yapmakla yahut R. Tayyip ERDOĞAN’ı tekrar Cumhurbaşkanı seçtirmekle hâllolmaz.

Türkiye’nin bir “bekâ meselesi” var ise bu “mesele” imamın her Cuma günü Cuma Hutbesi okuması gibi her Salı günü Meclis Grubu’nda konuşmakla da hâllolmaz.

Türkiye’nin bir “bekâ meselesi” varsa bu ancak bir Bozkurtlar ordusu kurup, başına geçerek, düşmana karşı mücadele etmekle hâllolur!

Üstelik eğer Türkiye’nin bir “bekâ” meselesi varsa bunun müsebbibi kim/kimlerdir?

Türkiye’nin 2002 yılında bir “bekâ meselesi” var mıydı? Yoktu!

2002 yılında olmayan “bekâ meselesi” 2018’de var ise bunun sorumlusu Türkiye’yi 2002’den beri idare edenler değil midir?

Devlet BAHÇELİ, -imkânsız a- “samimiyse” Türkiye’nin “bekâ meselesi”ni bundan sorumlu olanlarla mı çözecek?

Bu mümkün mü? Bunu, aklınız alıyor mu?

Demek ki mesele “Türkiye’nin bekâsı” filan değil… Bir “bekâ meselesi” varsa da bu Türkiye ile ilgili değil.

Devlet BAHÇELİ ve “yol arkadaşları” ile ilgili… Devlet BAHÇELİ ve “yol arkadaşları”nın “bekâ” meselesidir, bu!

“BEKÂ MESELESİ” DENİLEN ŞEY, DEVLET BAHÇELİ İLE “YOL ARKADAŞLARININ” BİR DÖNEM DAHA MİLLETVEKİLİ OLMA MESELESİDİR!

“BEKÂ MESELESİ” DENİLEN ŞEY, TBMM’DE BİR GRUP KURARAK, DEVLET’TEN “SEÇİM YARDIMI” ALMAYA HAK KAZANMA MESELESİDİR!

ALLAH AŞKINA SÖYLEYİN, BANA; BU DURUMDA BAŞBUĞ’UN YAPMAK ZORUNDA KALDIĞI “İTTİFAK” İLE DEVLET BAHÇELİ’NİN YAPMAK İÇİN ZORLADIĞI “İTTİFAK(!)” MUKAYESE EDİLEBİLİR Mİ? MUKAYESE EDİLİRSE BU, BAŞBUĞ’A HAKSIZLIK OLDUĞU KADAR ÜLKÜCÜ AKILLA ALAY ETMEK SAYILMAZ MI?

BAŞBUĞ’UN 1991’DE YAPTIĞI İLE BAHÇELİ’NİN 2019’DA YAPMAK İSTEDİĞİNİ MUKAYESE ETMEYE ÇALIŞMAK AYIPTIR VE DAHİ GÜNÂHTIR! YAPMAYIN!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,82 M - Bugn : 25874

ulkucudunya@ulkucudunya.com