« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

11 Haz

2008

MAHMUT ŞEVKET PAŞA SUİKASTI

Zafer Altuğ 01 Ocak 1970

-"Paşayı vurdular!"
Sessiz Harbiye Nezareti'nin duvarlarında yankılanan hizmetçinin bu sesi Cemal Paşa'yı telaşlandırmıştı. Ne zamandır oturduğu sandalyesinden fırlayan Cemal Paşa bir yandan da bilinçsizce soruyordu:
-"Hangi paşayı? Kim vurdu? Nerede?"
Hizmetli Ramazan aynı telaşla karşılık verdi:
-"Bab-ı Ali'ye giderken...Beyazıt Meydanı'nda. Kim olduğunu bilmiyorum." (1)

Suikaste kurban giden kişi daha az önce Harbiye Nezareti'nden ayrılan Mahmut Şevket Paşa'dan başkası değildi. Oysa yakın bir geçmişte Cemal Paşa, Paşaya karşı bir darbe yapılacağı haberini duymuş ve bunu ona söylemişti. Mahmut Şevket Paşa'ysa "iş olacağına varır" diyerek haberi ciddiye almamıştı. 11 Haziran 1913 günü Paşa, Bab-ı Ali'ye gitmek için Nezaretten otomobiline binerek ayrılmıştı. Paşanın otomobili Çarşıkapı'da giderken bir cenazeye rastlamış, cenazenin geçmesini beklerken de suikasta uğramıştı. Aynı suikastta iki kişi daha öldürülmüştü. Bu cinayet üzerine Çarşıkapı'da bir kadın şöyle bağırıyordu: "Eden bulur inleyen ölür"(2) O gün suikasta uğrayan Mahmut Şevket Paşa'yı ölüme götüren süreç, 31 Mart Olayı'yla başlıyordu. Zira Mahmut Şevket Paşa'nın yıldızı 31 Mart'la parlayacaktı. Peki Paşa'nın bu olaydaki rolü neydi?

Osmanlı'nın Tanzimat sonrası yaşadığı ikilik II. Meşrutiyet sonrasında ülkenin yönetim yerlerinde de kendini gösterecekti. Bu dönemden sonra 'Hasta Adam' hem İstanbul'dan hem de Selanik'ten yönetilecekti. Selanik'teki merkezinden İstanbul'u idare etmeye çalışan İttihat ve Terakki buradaki etkinliğini arttırabilmek için Mahmut Şevket Paşa'dan yardım istedi. Paşa emrindeki Üçüncü Avcı Taburunu İstanbul'a gönderirken askere şu mesajı veriyordu: "Siz asker değil, aynı zamanda hürriyetin de nigehbanısınız."(3) Ancak Avcı Taburu, İstanbul'un eğlence yaşamına teslim olacaktı.

Bu arada İttihat ve Terakki içinde başlayan ayrışmalarla birlikte muhalefet de artıyordu. İslamcılar, Derviş Vahdeti ve Said-i Nursi önderliğinde İttihad-i Muhammedi'yi kurma çalışmalarına başlamışlardı. Bu fırkanın kurulma aşamasında İttihatçılar, ordu içindeki alaylıları tasfiye kararı aldı. Yine ilmiye sınıfının askerlik ayrıcalıklarını sınırlandıran bir yasa teklifini Meclis-i Mebusan'a getirdiler. Böylece İttihatçılar, Meşrutiyet sonrası tasfiye hareketleriyle İslamcı muhalefetin güçlenmesine neden oldular.

Öte yandan Mahmut Şevket Paşa'nın hürriyetin koruyucusu olarak görevlendirdiği Avcı Taburları, 31 Mart İsyanını yapan kitle olacaktı. Oysa aynı askerler Enver Paşalarla dağa çıkarak 1908 İkinci Meşrutiyet'in ilanını sağlamışlardı. Meşrutiyetten umduklarını bulamayan İslamcılar gibi onlar da şimdi karşı devrimci kanada geçmişlerdi. İttihatçıların gizli iktidarı kendi muhaliflerini de yaratmış oluyordu.

26 Mart 1909 günü yapılan Hasan Fehmi'nin cenaze töreni 31 Mart'ın provası niteliğindeydi. Halide Edip, "Mor Salkımlı Ev"de bu olaya şöyle yer veriyor: "Evimin penceresinden cenaze alayını gördüm. Adeta o beyaz sarıklı muazzam kalabalık hareket halinde bir papatya tarlasını hatırlatıyordu. Ortalığı herhangi bir gürültüden daha korkunç bir sessizlik sarmıştı. Bana bir irticaın başlangıcı gibi geldi. Salih Zeki (Halide Edip'in kocası) 'İttihatçıların Selanik'ten getirdikleri Avcı Taburu Meşrutiyet'in koruyucusudur, bir şey olmaz' diyordu"(4)

Salih Zeki Bey de Mahmut Şevket Paşa'nın yanılgısına düşüyordu. Beş gün sonra İstanbul, 31 Mart 1909 sabahı "Şeriat isteriz", "Mektepli subay istemeyiz, alaylı subay isteriz" sloganlarıyla uyandı. Meşrutiyet'in koruyucusu olarak İstanbul'a gönderilen Avcı Taburu askerleri yanlarına Padişah ve İttihat ve Terakki muhalifleriyle şeriatçıları alarak Meşrutiyeti tehdit ediyorlardı. Bu olay "Meşrutiyet mahvoldu" telgrafıyla İttihat ve Terakki'nin merkezine bildirildi ve hemen ardından da Üçüncü Ordu olaydan haberdar edilerek Mahmut Şevket Paşa Hareket Ordusu kumandanlığına tayin edildi. Paşa, gönüllülerden oluşturduğu bir orduyu İstanbul'a gönderdi. Yeşilköy'de kendisi de ordunun başına geçerek 24 Nisan'da İstanbul'a girdi. Paşa'nın yıldızı o günden sonra giderek parladı. İstanbul'un ikinci Fatih'i olarak karşılandı. Mahmut Şevket Paşa eline geçirdiği bu destekle cemiyeti kontrol altına almaya çalıştı. Bu etkinliğini kırmak için Sadrazam İbrahim Hakkı Paşa onu Harbiye Nazırı olarak atayarak elinden ordu komutanlıklarını almak istedi. Ancak paşa on iki gün sonra ordu komutanlıklarını tekrar üzerine alarak eskisinden daha güçlü hale geldi.

İtalya'nın 12 Ada'yı işgal etmesinde tedbirsizlikle suçlandı. Balkan yenilgilerinden sorumlu tutuldu. Sait Paşa Kabinesi'nin istifasıyla Harbiye Nazırlığı görevi de sona erdi. Paşa'nın üzerindeki eleştirilerin yoğunlaştığı bir dönemde, 23 Ocak 1913'te, Babıali Baskını gerçekleşti. Bu darbeyle İttihat ve Terakki yönetimdeki dizginleri tam olarak ele geçirdi. Dizginlerin başındaysa sadrazam olarak atanan Mahmut Şevket Paşa vardı. "Her şey bitti" denildiği anda onun yıldızı yeniden parlamıştı. Paşa her geçen gün giderek daha başına buyruk hareket etmeye başlamış ve İttihatçılarla ters düşmüştü.

1913'ün en önemli sorunlarından biri de Balkan Harbi'ydi. Bu savaş tüm şiddetiyle devam ederken muhalefetin darbe yapacağı söylentileri de İstanbul'da dolanıyordu. Bu arada Bulgarlar sadarete barış teklifinde bulunmuşlar, Mahmut Şevket Paşa da bunu düşünmeye başlamıştı. Bu durum muhalefetin tepkisini arttırdı. Paşa, 11 Haziran 1913'te sabah önce Harbiye Nezareti'ne gelmiş, burada Cemal Paşa'yla çalıştıktan sonra ayrılmıştı. Ancak çok geçmeden Mahmut Şevket Paşa yeniden Harbiye Nezareti'ne geri dönecekti. Cemal Paşa, Şevket Paşa'nın Nezarete getirilişini şöyle anımsıyordu: (5)

"Mahmut Şevket Paşa merhumu da, kanlar içinde Harbiye Nezareti'ne mahsus olan merdivenden, kucakla kendi odasına çıkarıyorlardı. Hazin ve müessir sadası o günlerden beri hala kulaklarımdan gitmez. Koridorda biraz durdum. Gözlerimi, kollar üzerinde yukarı çıkarılmakta olan Paşa'nın sapsarı simasına diktim. Bir an için düşündüm. Benim vazifem şu anda nerede bulunmaklığımı icab ettirir? Derhal karar verdim: Her şeyden evvel canilerin takip ve yakalanması ve bununla beraber payitahta asayişin muhafazası için Muhafızlığa gitmeliydim"

Cemal Paşa düşündüğü gibi de yaptı. İstanbul didik didik arandı ve suikastçılardan Topal Tevfik yakalandı. Diğer suikastçılar Bahriye Yüzbaşısı Şevki, Çerkes Hakkı, Ziya, Abdullah Safa ve Yüzbaşı Kazım Efendi de kısa bir süre sonra yakalandı. Cinayeti düzenleyen Damat Salih Paşa ile Miralay Fuat Bey de idam edildiler. Cemal Paşa suikastın ardındakileri anılarında şöyle anlatıyor: "Sorgu ve muhakeme neticesinde sabit oldu ki, parti ve grup halinde veya münferit şahıslar olarak birçok muhaliflerin müşterek veya aynı gayeye hadim müteferrik çalışmaları neticesinde, evvela İttihat ve Terakki'nin mühim şahsiyetleri aleyhine bir suikast icrasından ve bu suretle memleketi hükümetsiz bıraktıktan sonra Padişah üzerinde yapılacak tesirlerle Müşir Şakir Paşa'yı sadrazam vekilliğine tayin ettirmek ve onun başkanlığı altında bir muvakkat kabine vücuda getirerek üç gün üç gece İttihat ve Terakki'nin bütün fertleri aleyhine katliam tertip etmek ve sonra kabineyi Kamil Paşa'nın veyahut Prens Sabahattin'in Reisliği altında teşkil eylemek hususlarına karar verilmiştir. Ben burada bu hakikati pervasızca iddia ederek söylüyorum. Sorgu ve muhakeme kayıtları tamamıyle neşrolunursa bu iddialarım sabit olur..." (6)

Sabit olan bir şey var ki o da bu cinayetin Osmanlı siyasetindeki nerdeyse tüm grupların işine gelmesiydi. Zira hem muhalefet hem İttihat ve Terakki Mahmut Şevket Paşa'dan kurtulmuştu. Özellikle İttihat ve Terakki o günden sonra bu suikastı bahane ederek muhalefeti iyice sindirmeye başladı. Suikastın tek kaybedeni ise Mahmut Şevket Paşa'nın ta kendisiydi.


DİPNOTLAR:

1) Cemal Paşa'nın Hatıralarından, Yakın Tarihimiz Dergisi, Cilt 4, Sayı 42, 1962, s.67

2) Zekeriya Türkmen, Osmanlı Meşrutiyetinde Ordu-Siyaset Çatışması, İstanbul: İrfan Yayınevi, 1993, s.149

3) A.g.e., s.140

4) Yalçın Küçük, Aydın Üzerine Tezler Cilt 3, Ankara: Tekin Yayınevi,1990 s.301

5) Cemal Paşa'nın Hatıralarından, Yakın Tarihimiz Dergisi, Cilt 4, Sayı 42, 1962, s.67

6) A.g.e, s.67

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,67 M - Bugn : 9772

ulkucudunya@ulkucudunya.com