« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

05 Eki

2015

Neden HDP?

Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970

HDP’nin seçim bildirgesinde, “İnadına barış, inadına kardeşlik” vurgusu yapıldı. Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve İç Güvenlik Yasası’nın, evrensel demokratik ilkelere uyumlu olmayan bölümlerinin değiştirileceği, Milli Güvenlik Kurulu’nun kaldırılacağı, daha demokratik bir Türkiye vadedildi. Adaleti yaralayan özel yetkilerle donatılmış mahkemelerin faaliyetine son verilerek, siyasetten bağımsız bir HSYK’nın oluşturulacağı belirtildi.

Selahattin Demirtaş, “ortak vatan olarak bellediğimiz bu topraklarda yepyeni bir hayat kurmaktan” söz etti. Ana dilde eğitimin yanı sıra Türkçe’nin resmi dil olarak kalacağının altını çizdi. Vaatleri arasında demokratik özerklik de yer aldı. Demirtaş, demokratik özerkliği, halkların yönetim ve karar süreçlerine katılımı olarak özetledi.

***

Terör eylemlerinin önünün kesilmesi ancak uzlaşmayla mümkündür. Bu yüzden HDP, Türkiye açısından önemli bir şans teşkil ediyor. Silâhlarla konuşmak ya da İmralı’da kapalı kapılar ardında gizli pazarlıklar yapmak yerine, görüşmeler, parlamento zemininde devam eder. Ben şahsen HDP’nin güçlenmesini, barışa açılan bir pencere gibi görüyorum.

AK Parti, HDP ile PKK’yı eşdeğer olarak takdim ediyor. Elinizi vicdanınıza koyup düşünün: Diyelim ki HDP baraj altında kaldı. PKK terörü sona erer mi? Yoksa bir kısım vatandaşın parlamentoda temsili büyük darbe yediği için, ülkede huzursuzluk mu artar?

7 Haziran seçimlerinden bu yana, HDP’nin teröre çanak tuttuğunu görmedim. Zaten, seçim beyannamelerinde de barış, ortak vatan, çok seslilik, daha çok demokrasi ve bağımsız yargı vurgusu var. HDP’ye 7 Haziran’da oy veren seçmenin, bu yüzden, 1 Kasım’da da güvenini sürdüreceğini düşünüyorum. Terörü azdırarak, HDP’yi baraj altına düşürmek şeklinde kurgulanan senaryonun başarıya ulaşamayacağı kanaatindeyim.

Tahşiye’de yeni skandal

Gündem o kadar hızlı değişiyor ki, birçok kişinin cezaevine girmesiyle ilgili önemli davalar gözardı ediliyor. Savcı Hasan Yılmaz tarafından yazılan Tahşiye iddianamesinde, geçtiğimiz hafta önemli bir skandal ortaya çıktı. Zaman Gazetesi haricinde kimse bunun üzerinde durmadı.

Önce Tahşiye davasının ne olduğunu hatırlatayım: El Kaide ile ilişkisi istihbarat raporlarıyla sabit Tahşiyeciler’e karşı yapılan Ocak 2010 tarihli operasyon “Gülen örgütünün kumpası” gibi gösterildi. Neden? Zira Samanyolu’nda yayınlanan Tek Türkiye dizisinin senaryosunda “Tahşiye” ismi geçiyordu; bir de Gülen, herkul.org sitesinde Tahşiyeciler’den söz etmişti; polise “Operasyon yapın” mesajını bu yolla verdiği ileri sürüldü.

“Tahşiye kumpası” iddialarının gazetelere ilk yansıdığı günlerde, bu örgüte mensup bir şüphelinin evinde çıkan bombaları polisin koyduğu ileri sürülmüştü. Oysa polisler, evdeki arama sırasında yanlışlıkla bombaları tuttuklarını ve bu hususu aynı gün mekâna gelen Olay Yeri İnceleme ekibine bildirdiklerini, tutulan raporda da söz konusu bilgilerin yer aldığını söylemişlerdi. Nitekim bu iki polis tutuklanmadı bile. Zira anlattıkları gerçeği yansıtıyordu. Bu ne demek? O evde hakikaten bomba bulunmuştu.

Yukarıda, Tahşiye denilen davayı kısaca özetlemeye çalıştım. Tahşiye iddianamesinde son olarak bir skandal gelişme ortaya çıktı. Savcı Hasan Yılmaz, Tahşiyeciler’e kurulan kumpası Gülen ve Cemaat’e bağlayacak ya!!! Hocaefendi’nin Sızıntı Dergisi’nin 55’inci sayfasında yayınlanan “Hizmet insanı” başlıklı bir yazısından alıntı yapmış. Onun örgüt lideri olduğunu kanıtlamak üzere, esas metinde bulunmayan bazı cümleler eklemiş. Eklenen cümleler şöyle: “Cemaat’e bağlı kişinin, azimli/kararlı ve hizmete karşı itaatkâr, her şeyin sorumluluğunu alması gereken, darbe yediğinde azmi bozulmayan, yüksek rütbelere geldiğinde kendi rütbesi değil de hizmetin rütbesini ön planda tutan, hizmet içerisinde yapacağı görevlerin zor olabileceğine inanan ve bütün varlığını/canını/sevdiklerini hizmet için feda etmeye hazır olması.”

Makalenin aslında “Hizmet’e karşı itaatkâr” kısmı hiç geçmezken “Yüksek rütbelere geldiğinde, kendi rütbesi değil de Hizmet’in rütbesini ön planda tutan” şeklindeki ifadeler de yer almıyor.
Fethullah Hoca’nın kullandığı cümle şöyle: “Hedefine ulaştığında her şeyi sahibine verecek kadar olgun, Yüce Yaratıcı’ya karşı edepli ve saygılı.”

Anlamı: “Başarılı olduğunda her şeyi Yüce Yaratıcı’dan bilmek; kendisine bir pay çıkarmamak.”

Savcı Bey, devlet içindeki “Paralel yapı” iddiasına delil bulabilmek ve devlet hiyerarşisi haricinde farklı bir hiyerarşinin varlığını kanıtlamak amacıyla, “Hizmet’e karşı itaatkâr” ve “Hizmet’in rütbesini ön planda tutan” cümlelerini ekleyivermiş.

Tahşiye kumpası, baştan sona saçma sapan bir dava… Gülen’e ait cümlelerin tahrif edilmesi de ilâve bir skandal. Ama bundan dolayı, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve Tahşiyeciler operasyonunu yürüten polisler, şu anda cezaevinde. Türkiye’nin gündemi o kadar dolu ki, birkaç kişi haricinde kimse bu vahim olaylara dönüp bakmıyor bile.

Yalan tartışması

Tayyip Erdoğan’ın Aydın Doğan’ı hedef alan konuşmasında şöyle bir ifadesi var: “Kimin dürüst olduğuna, kimin olmadığına millet şahit. Tayyip Erdoğan, yalandan en çok kaçınan kişidir.
Sizinse ömrünüz yalanlarla geçti.”

Üslûbun bir Cumhurbaşkanı’na yakışmadığı gerçeği bir yana bırakılsa dahi acaba içeriği doğru mu?
Gerçekten Erdoğan’ın hilaf-ı hakikat beyanları yok mu? YouTube’daki Son Vesayet’in hazırladığı klipe bakarsanız, ortaya farklı bir sonuç çıkıyor.

Son Vesayet videosundan aldıklarım (Canlı olarak da YouTube’dan izlemek mümkün: https://www.youtube.com/watch?v=cDXaORsIvuU)

* KABATAŞ: Benim başörtülü kızlarıma, başörtülü bacılarıma saldırdılar.

* SÜMEYYE SUİKASTI: Kızımla ilgili, şahsımla ilgili tehditler ortaya koydular.

* URLA VİLLALARI: O söylenen yer 35 yıl önce inşa edilmiş olan bir yerdir. (Oysa Google Earth’te, 35 yıl önce boş arazi olduğu görülüyor.)

* KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ: Zonguldak’ta üniversite var mıydı? Yoktu. Kuracağız dedik ve kurduk. (Karaelmas 1992 yılında kurulmuştur.)

* CAMİDE İÇKİ: Ayakkabılarla caminin içine gireceksiniz, orada içeceksiniz, bütün görüntüler elimizde. Cuma günü görüntüleri vereceğiz. (Kaç cuma geçti, o görüntüler ortaya çıkmadı.)

* OPERASYON:

- Valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı, şu andaki operasyonlara girmiyorlardı.

- Bölgedeki kamu görevlilerinin bir kısmının da gelişmeleri eksik veya yanlış değerlendirmesinin, bu konuda bir zafiyet ortaya çıkmasına yol açtığı anlaşılıyor.

* VE GERÇEĞE UYMAYAN BİR HATIRA:

- Geceleri 1, 2 öyle geliyoruz eve. O zaman da mücadeleler, şimdiki kadar rahat değil. Daha zordu. 80 öncesinden bahsediyorum ve bir gece yatak odamızın kapısına ufak bir pusula; büyük kızım Esra asmış. “Babacığım bir geceni de bize ayır.” Duygulandım. (Oysa Esra 1981 doğumlu)

***

Bu listeye, barış müzakereleriyle ilgili beyanlarını da ilâve edebiliriz:

- 4 kez, bunlarla bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar… Terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık, hiçbir zaman da oturmayacağız.

- İmralı’yla ilgili olan adımlarda ben her zaman söyledim, ben Milli İstihbarat Teşkilâtı’nı, mensuplarını, kendi başbakanlığım döneminde İmralı’ya gönderenim ve açıkça söylüyorum, yarın da gönderirim, öbürsü gün de gönderirim.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,01 M - Bugn : 36802

ulkucudunya@ulkucudunya.com